İrtikap Suçu

İrtikap Suçu; bir kamu görevlisinin, görevinin ona sağladığı nüfuzu veya güveni kötüye kullanarak kendisine veya üçüncü bir kişiye yarar sağlamak veya bu doğrultuda vaatte bulunmak amacıyla kişileri icbar* veya ikna etmesi ya da karşısındaki kişide mevcut olan hatadan yararlanmak suretiyle ondan fayda elde etmesi veya etmeyi vadetmesi şeklinde meydana gelen bir suç şeklidir. İrtikap Suçu, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun Millete ve Devlete Karşı Suçlar başlığı altında yer alan 250’nci maddesinde özel olarak düzenlenmiş bir suçtur. Yalnızca kamu görevlileri tarafından işlenebilen İrtikap Suçuna ilişkin ceza yargılaması sonucunda verilecek olası bir ceza nedeniyle, görev yaptığı idare tarafından ceza alan kişi hakkında; 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu uyarınca devlet memurluğundan çıkarma işlemi tesis edilecektir. Nitekim, gerek ceza hukuku açısından gerekse mesleki açıdan oldukça ağır yaptırımları olan İrtikap Suçuna ilişkin tarafınıza açılmış soruşturma veya kovuşturmanın varlığı halinde hak kaybı yaşamamanız açısından derhal bir ceza avukatından destek almanızı tavsiye ederiz.

*İcbar: Zorlamak, kişinin izni ve onayı olmayan bir şeye karşı onu kabul ettirmeye yönelik kurulan baskı.

İrtikap Suçunun Hukuki Konusu

      5237 Sayılı Türk Ceza Kanunun ‘Millete ve Devlete Karşı Suçlar’ Başlıklı Dördüncü Kısmının ‘Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar’ Başlıklı Birinci Bölümünde yer alan İrtikap Suçu, 250’nci maddede ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.

İrtikap Suçuna ilişkin 250’nci madde;

“(1) Görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi icbar eden kamu görevlisi, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kamu görevlisinin haksız tutum ve davranışları karşısında, kişinin haklı bir işinin gereği gibi, hiç veya en azından vaktinde görülmeyeceği endişesiyle, kendisini mecbur hissederek, kamu görevlisine veya yönlendireceği kişiye menfaat temin etmiş olması halinde, icbarın varlığı kabul edilir.

(2) Görevinin sağladığı güveni kötüye kullanmak suretiyle gerçekleştirdiği hileli davranışlarla, kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi ikna eden kamu görevlisi, üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) İkinci fıkrada tanımlanan suçun kişinin hatasından yararlanarak işlenmiş olması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(4) (Ek: 2/7/2012-6352/86 md.) İrtikap edilen menfaatin değeri ve mağdurun ekonomik durumu göz önünde bulundurularak, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir.” haliyle kanunda yerini bulmuştur.

İlgili maddenin birinci fıkrasından da görüldüğü üzere; kamu görevlisi, İrtikap Suçunu işlerken kendisine veya başkasına maddi veya manevi anlamda bir yarar sağlamayı hedeflemektedir. Bu açıdan düşünüldüğünde, sağlanacak yarar; kamu görevlisinin malvarlığında artışa vesile olabilecek malların suçun mağdurundan elde edilebileceği gibi borcun silinmesi, vadesinin uzatılması veya bir iş veya işlemlerden bedelsiz yararlanılması gibi durumlarda olabilmektedir.

Önemle belirtmekte fayda vardır ki; irtikap suçunu işleyen kamu görevlisinin sağlamış olduğu yararın az ya da çok olması, sonrasında mağdura iade edilmiş olması suçun oluşup oluşmadığı konusunda hiçbir fark yaratmayacak, suç her hâlükârda oluşmuş sayılacaktır. Hatta, yarar sağlanması vaadinde bulunulması dahi İrtikap Suçunu oluşturduğundan yarar sağlanıp sağlanmaması, ilgili suçun oluşmasında bir etken kabul edilmeyecektir.

İrtikap Suçunda Hukuki Açıdan Korunan Değer

Kamu görevlisi, hukuk toplumlarında sosyal hayatın devamı bakımından büyük önem arz eden kamu görevlerini yerine getiren kişilere denir. Kamu görevlisi, kamu görevini yerine getirirken kamu hukuku yükümlülüklerine de uygun davranmak ve uygun davranmadığı takdirde karşısına çıkabilecek yaptırımlara hazırlıklı olmakla mükelleftir. Burada asıl amaç; devletin güvenilirliğini ve devamlılığını sağlayarak hukuki istikrarı korumaktır.

İrtikap Suçunun kamu görevlileri tarafından işlenmesi durumunda bu fiillerin cezalandırılması ile korunan hukuki değer; kamu iradesinin toplum nezdindeki itibarı ve kamu görevlilerine karşı duyulması gereken inanç ve itimattır. İrtikap Suçuna sebebiyet verecek fiillerin cezalandırılması ile kamu görevlilerinin görevinden kaynaklanan yetkileri bir zaman sonra kötüye kullanarak verecekleri zararlara engel olunması ve bu konumlarından çıkar elde etmelerinin önlenmesi amaçlanmıştır. Nitekim, İrtikap Suçunu işleyen kamu görevlisi; devletin mali çıkarlarını ihlal ettiği için değil, toplum yararını zedelediği için cezalandırılmaktadır.

İcbar Yolu ile İrtikap Suçu

           ‘İcbar’ kelimesinin hukuki anlamına yeniden değinmek gerekirse; bir kişinin rızası olmasa dahi yapılan işi zor kullanarak kabul ettirmeye, mağdurun iradesini baskı altında tutmaya elverişli olmak koşuluyla doğrudan doğruya veya dolaylı biçimde yapılan her türlü zorlayıcı harekete icbar denilmektedir.

            Türk Ceza Kanunun İrtikap Suçunu konu alan 250’nci maddesinin ilk fıkrasında icbar yolu ile irtikap suçunun oluşumu şu şekilde tarif edilmektedir; “Görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi icbar eden kamu görevlisi, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kamu görevlisinin haksız tutum ve davranışları karşısında, kişinin haklı bir işinin gereği gibi, hiç veya en azından vaktinde görülmeyeceği endişesiyle, kendisini mecbur hissederek, kamu görevlisine veya yönlendireceği kişiye menfaat temin etmiş olması halinde, icbarın varlığı kabul edilir.”

            Nitekim; İrtikap Suçunun icbar yolu ile işlenmesi halinde kamu görevlisi kendisine yahut başkasına yarar sağlamak amacıyla mağdurdan yarar elde etmekte, mağdur ise kendisinin sağlamış olduğu yararın hukuka uygun olmadığını bilmesine rağmen özgür iradesi ile karar veremeyerek baskı altında mecburi olarak kamu görevlisine yarar sağlamaktadır.

İcbar Yolu ile İrtikap Suçunun Unsurları

            İcbar Yolu ile İrtikap Suçunun aşağıda açıklanacağı üzere maddi ve manevi unsurları bulunmaktadır.

4.1 Maddi Unsurlar

İrtikap Suçunun maddi unsurları arasında; fail, mağdur, fiil, yarar sağlama veya yarar sağlama vaadi yer almaktadır.

4.1.1 Fail

İrtikap suçu, ancak ve ancak kamu görevlileri tarafından işlenebilen özgü bir suçtur. Kamu görevlisi kavramı, Türk Ceza Kanunun ‘Tanımlar’ başlığı altında yer alan 6’ncı maddenin 1’inci fıkrasının (c) bendinde tanımlanmıştır. Buna göre kamu görevlisi; “kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişi…”ye denilmektedir.

İrtikap Suçunun oluşmuş olması için suç konusu fiilin gerçekleştiği sırada failin kamu görevlisi olması yeterli olup sonrasında fail, kamu görevini ifa etmeyi sonlandırsa dahi fiilleri bu suç kapsamında değerlendirilmektedir. Ancak belirtmekte fayda vardır ki; önceden kamu görevlisi olsun veya olmasın, fiilin meydana geldiği sırada kamu görevlisi olmayan, ancak kendisini kamu görevlisi olarak tanıtan failin sağlamış olduğu yarar; Türk Ceza Kanununda sırasıyla 262, 148 ve 157’nci maddelerinde yer alan kamu görevinin usulsüz üstlenilmesi suçunu ve hatta duruma göre yağma ya da dolandırıcılık suçlarını meydana getirecektir.

4.1.2 Mağdur

            İrtikap Suçunda, suçun mağduru fail olan kamu görevlisinin kendisinden yarar sağladığı veya bu yolda kendisinden vaatte bulunmaya zorlanan veya ikna edilen kişidir. Burada mağdur ile suçtan zarar gören arasındaki farklılıklara dikkat edilmesi gerekmektedir. Zira; bazı hallerde icbar ve ikna edilen kişi ile irtikap edilen yarar sahibi birbirinden farklı kişiler olabilir. Söz konusu farklılıklar meydana geldiğinde ise; icbar ve ikna edilen kişinin mağdur sıfatında, irtikap edilen yararın sahibi olan kişinin ise suçtan zarar gören sıfatında olduğu kabul edilmektedir. Ayrıca; mağdur sıfatı İrtikap Suçunda geniş anlamıyla incelendiğinde, korunan hukuki değerde toplumun tamamının yer alması sebebiyle kamu idaresinin de mağdur sıfatı taşıdığı birçok yazar tarafından kabul edilmektedir.

4.1.3 Fiil

            İcbar Yolu ile İrtikap Suçunda bahsedilen fiil, failin bir kimseyi icbar etmek, bir diğer anlatımla zorlayarak istediği iş ve işlemleri yaptırmasıdır. Bu hususta tipik bir fiilin varlığı söz konusudur. Zira; söz konusu fiil, Türk Ceza Kanununun 250’nci maddesinde sayılan tanımın dışına çıkamamakta, belirli sınırlar çerçevesinde fiilin oluştuğu kabul edilmektedir.

Kanunda da açıkça belirtildiği üzere; suça konu fiilin oluşması için kamu görevlisinin kendi sıfatını değil nüfuzunu kötüye kullanarak yarar sağlamayı veya vadetmeyi amaçlaması gerekmektedir. Hal böyleyken fail; bulunduğu makamı ve mevkii mağdurun özgür iradesini etkileyecek seviyede kullanmaktadır. Türk Ceza Kanununun 250’nci maddesinin ilk fıkrası tekrardan incelendiğinde görülecektir ki; mağdur, kamu görevlisinin haksız tutum ve davranışları karşısında, kendisinin haklı olan işini gereği gibi, hiç veya en azından vaktinde görülmeyeceği endişesi ile, kendisini mecbur hissederek ilgili yararı sağlamak zorunda kalmaktadır.

Örneğin; devletin karşılamış olduğu solunum cihazını alması gereken hastanın, sırası gelmesine ve ücretsiz alındığını bilmesine rağmen ücretini vermediği takdirde sırasını kaybedeceği şeklindeki korkunun etkisi altında bulunması suretiyle cihazın teslimi için ücret alan devlet memuru İrtikap Suçunu işlemiş sayılmaktadır.

Bu hususta önemli olan bir diğer nokta da; İrtikap Suçunun oluşması için kamu görevlisinin sahip olduğu gücü, mağdurun aleyhine kullanacağını açıkça bildirmesi veya hissettirmesinin yeterli olmasıdır. Zira; mağdur, icbara karşı koyabilecek durumda olsa ve fail bu durumdan yarar sağlayamasa dahi suçun teşebbüs aşamasında kaldığı söz konusu olacağından suç ortadan tamamen kalkmayacaktır.

4.1.4 Yarar Sağlama Amacı veya Vaadi

İrtikap suçunu konusu; söz konusu eylemden yarar sağlamak veya bu yolda vaatte bulunulmasını sağlamaktır. Bu yarar, icbar ile nedensellik içinde bulunmalı, yani kamu görevlisinin görevini kötüye kullanarak icbar etmesinin sonucunda yarar meydana gelmelidir. Ancak her hâlükârda elde edilecek yarar, ekonomik bir değer taşımalıdır. Örneğin, kamu görevlisi, işini yapmak için mağdurdan cinsel isteklerde bulunursa bu eylem artık İrtikap Suçunu oluşturmayacaktır.

İrtikap Suçu defaten belirtildiği üzere; yalnızca yarar sağlama ile oluşmaz, aynı zamanda yarar sağlama vaadi de suçun oluşması için yeterlidir. Burada mağdur, işinin yapılması suretiyle istenileni yapacağını vadeder, yani yararı sağlayacağına dair faile sözlü veya yazılı birtakım sözler verir. Bu hususta dikkat edilmesi gereken konu, vaadin tutulmamasıdır. Mağdurun söz verdiği, vadettiği ancak sonrasında gerçekleşmediği yarar nedeniyle fail, suçu teşebbüs aşamasında bırakmış sayılmaz. Fail açısından suç, tam anlamıyla gerçekleşmiş kabul edilir.

 

4.2. Manevi Unsurlar

Bir suçun manevi unsuru, failin suça konu eyleminde iradesini hukuka aykırı olarak sonuca yöneltmesidir. Bir başka söylemle; suçun kasten mi yoksa taksirle mi işlendiği sorusu, suçun manevi unsurunu oluşturmaktadır. İrtikap Suçu da kasten işlenmesi mümkün olan suçlardandır. Zira, fail; suç işlediğinin bilincinde yani kasıtlı olarak eylemde bulunmaktadır.

İkna Yolu ile İrtikap Suçu

İkna Yolu ile İrtikap Suçu, Türk Ceza Kanununun 250’nci maddesinin 2’nci fıkrasında düzenlenmiştir. Buna göre; “Görevinin sağladığı güveni kötüye kullanmak suretiyle gerçekleştirdiği hileli davranışlarla, kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi ikna eden kamu görevlisi, üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” şeklinde açıkça belirtilmiştir.

İcbar Yolu ile İrtikap Suçundaki gibi İkna Yolu ile İrtikap Suçunda da kamu görevlisinin kamu görevi sıfatını hukuka uygun olarak elde etmesi gerekmektedir. Ancak farklı olarak İkna Yolu ile İrtikap Suçunda, kamu görevlisi; nüfuzunu kötüye kullanmıyor, görevinin sağladığı güveni kötüye kullanıyor olması gerekmektedir. Burada kamu görevlisi; görevinden kaynaklı kendisine duyulan güven çerçevesinde hileli hareketle mağduru aldatmakta, gerekmediği halde mağdurdan gerekliymiş gibi yarar veya yarar vaadi sağlamaktadır. Bu noktada hile, kamu görevlisinin görevinden kaynaklı olarak güveni kötüye kullanmasından kaynaklanmıyorsa Dolandırıcılık Suçunun oluşacağı kabul edilmektedir.

İkna Yolu ile İrtikap Suçunu işleyen fail, bunu icrai bir davranış şeklinde yapabileceği gibi ihmali olarak da yapabilmektedir. Söz gelimi, mağdur işleyişi yanlış biliyor ve kamu görevlisi de yarar elde etmek için yanılgıyı düzeltmeden işleme veya eyleme devam ediyorsa ihmali davranışla İkna Yolu kullanılmış ve İrtikap Suçu oluşmuş denilebilmektedir.

Hatadan Faydalanma Yolu ile İrtikap Suçu

            Hatadan Faydalanma Yolu ile İrtikap ise; Türk Ceza Kanunun 250’nci maddesinin 3’üncü fıkrasında düzenlenmiştir. Buna göre; “İkinci fıkrada tanımlanan suçun kişinin hatasından yararlanarak işlenmiş olması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.” şeklinde açıkça belirtilmiştir. Hal böyleyken, kamu görevlisi mağdurun iradesini bizzat kendisi sakatlamamakta fakat mağdurun kendiliğinden sakatlanan iradesinden de fayda veya vaatte bulunulmasını sağlamaktadır. Kısacası, fail; söz konusu iradenin sakatlanmasında bir rol üstlenmese de görevinin sağladığı güveni kötüye kullanarak mağdurun gerçek iradeye ulaşmasını engellemektedir.

İrtikap Suçunun Nitelikli Hali

Türk Ceza Kanununa göre; İrtikap Suçunun nitelikli halinden anlaşılan 4’üncü maddede yer aldığı üzere, daha az cezayı gerektiren hallerdir. Buna göre; “(Ek: 2/7/2012-6352/86 md.) İrtikap edilen menfaatin değeri ve mağdurun ekonomik durumu göz önünde bulundurularak, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir.”. Bu konuda dikkat edilmesi gereken konu; İrtikap Suçunun cezasında indirim yapılabilmesi için, failin işlemiş olduğu suçtan pişmanlık duyması değil, irtikap edilenin değeri ve mağdurun ekonomik durumunun kanun koyucunun açıkladığı duruma elverişli olması gerekmektedir.

İrtikap Suçunda Etkin Pişmanlık

Etkin pişmanlık, failin işlemiş olduğu bir suçtan dolayı; hiçbir baskı altında kalmadan gerçekten pişman olması sonrasında tamamıyla özgür iradesi ile zararın giderilmesi haline başvurarak ceza indirimine hak kazanması durumudur.

Ancak; İrtikap Suçunun nitelikli halinde de bahsedildiği üzere; işbu suçta etkin pişmanlık yolu ile ceza indirimine hak kazanılması mümkün değildir. Zira, ceza indirimi; yalnızca irtikap edilen menfaatin değeri ve mağdurun ekonomik durumu dikkate alınarak verilebilmektedir.

İrtikap Suçunun Teşebbüs Aşamasında Kalması

Defaten belirtildiği üzere; İrtikap Suçu tipik bir suç ve bir zarar suçu olduğundan yararın sağlanması veya vaatte bulunulmasının sağlanması doğrudan suçun oluşumu için yeterli görülmektedir. Ancak, mağdurun aldatılamadığı, bundan dolayı yararın sağlanamadığı, vaadin dahi gerçekleşemediği durumlarda teşebbüsten bahsetmeye başlanır.

 

İrtikap Suçunda İştirak ve İçtima

Her ne kadar, özgü suç olan İrtikap Suçundan fail, kamu görevlisi olarak bizzat yargılanıyor ise Kamu görevlisi dışındaki kişilerin suça iştiraki de iştirak hükümleri kapsamında değerlendirilecektir.

İrtikap Suçu, Görevi Kötüye Kullanma Suçunun özel bir şekli olarak karşımıza çıktığından bu suçu işleyen faile ayrıca Görevi Kötüye Kullanma suçundan dolayı ceza verilmez.

Ayrıca, bu suç zincirleme olarak da işlenebilmektedir. Failin aynı mağdura karşı farklı zamanlarda İrtikap Suçunu işlemesi sonucu burada artık bir zincirleme suçun oluştuğunu kabul etmek gerekmektedir. Ancak, burada önemli olan husus; failin farklı zamanlardaki eylemlerinde hep aynı suçu işleme kastının olması gerekmektedir. Bunun yanı sıra İcbar Yolu ile İrtikap Suçunun ve İkna Yolu ile İrtikap Suçunun da aynı suçlar olduğu bu hususta dikkate alınmalıdır.

İrtikap Suçu, aynı neviden fikri içtima hükümlerini içeren şartlarda da işlenebilmektedir. Kamu görevlisi tarafından görevin sağladığı nüfuzu kötüye kullanma yolu birden fazla kişiye icbar ettiği koşulda aynı neviden fikri içtima durumu ortaya çıkmakta ve bu durumda zincirleme suç hükümleri uygulanmaktadır.

İrtikap Suçunun Yaptırımı

İrtikap Suçu seçimlik hareketli suç kategorisinde yer aldığından mütevellit, birden fazla ve istenilen hareketi seçme suretiyle işlenebilmektedir. Bundan dolayı da İrtikap Suçuna ilişkin her eyleme farklı cezai yaptırım uygulanmaktadır.

Bu kategoriler kapsamında örneğin; İcbar Yolu ile İrtikap suçu beş yıldan on yıla kadar hapis cezası, ikna yolu ile irtikap suçunun yaptırımı üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası almaktadır. Ayrıca, bu iki yol ile suçun işlenmesi halinde hükmedilen cezanın adli para cezasına çevrilmesi ceza miktarı dikkate alındığından mümkün olmazken Hatadan Yararlanma Yolu ile İrtikap Suçunda işbu İrtikap Suçu adli para cezasına çevrilebilmektedir.

Ayrıca, Türk Ceza Kanununda belirtilen yaptırımlar dışında kamu görevlilerinin İrtikap Suçundan mahkum olmaya bağlanan sonuçlar açısından Zimmet Suçuyla ilgili yapılan açıklamalar dikkate alınmaktadır.

Devletin Çeşitli Kurumlarında İrtikap Suçunun Katalog Suç Şeklinde Yer Alması

12.1. Devlet Memurları Kanununda İrtikap Suçu

            657 Sayılı Devlet Memurları Kanunun 2’nci Bölümünde yer alan 48’inci maddenin ‘Devlet memurluğuna alınacaklarda genel ve özel şartlar aranır’ hususu dikkate alındığında 5’inci fıkrada; “(Değişik: 23/1/2008 – 5728/317 md.) Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, (…)(1) zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak.” şeklinde yer alan katalog suçlar arasında İrtikap Suçu da açıkça bulunmaktadır.

12.2. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Personel Kanununda İrtikap Suçu

926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Personel Kanunu “Cezaları ertelenmiş, seçenek yaptırımlardan birisine çevrilmiş, haklarında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş, genel veya özel af kanunları kapsamına girmiş, hükümlülüklerine ilişkin kayıtları adlî sicilden çıkarılmış olsalar bile; Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlar ile basit ve nitelikli zimmet, irtikâp, iftira, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, yalan yere tanıklık, yalan yere yemin, suç uydurmak, cinsel saldırı, cinsel taciz, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakmak, fuhuş, gayri tabii mukarenet, hileli iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyet kırıcı suçlar ile kaçakçılık, resmî ihale ve alım ve satımlara fesat karıştırma suçlarından birisinden mahkûm olanlar Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilişikleri kesilir” şeklinde yer alan katalog suçlar arasında İrtikap Suçu da Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilişiğin kesilmesi şartları arasında açıkça yer almaktadır.

 

12.3. Türk Silahlı Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında Kanunda İrtikap Suçu

4678 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında Kanun yer alan kanunun 4’üncü maddesine göre de; “Devletin güvenliğine karşı işlenen suçlar, halkı askerlikten soğutmak, Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama ile zimmet, irtikap, iftira, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, yalan tanıklık, yalan yere yemin, suç uydurma, cinsel saldırı, cinsel taciz, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakmak, fuhuş, gayri tabii mukarenet, hileli iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyet kırıcı suçlar ile kaçakçılık, ihaleye fesat karıştırma, devlet sırlarını açığa vurma suçlarından birisinden mahkum olmamak.” hükmü, sözleşmeli subaylık için genel olarak belirtilen niteliklerde karşımıza İrtikap Suçu da çıkmaktadır.

 

12.4. Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanununda İrtikap Suçu

6191 Sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanununun 3’üncü maddesinde yer aldığı üzere; “Devletin güvenliğine karşı işlenen suçlar, halkı askerlikten soğutmak, Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama ile zimmet, irtikâp, iftira, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, yalan tanıklık, yalan yere yemin, suç uydurma, cinsel saldırı, cinsel taciz, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakmak, fuhuş, gayri tabii mukarenet, hileli iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyet kırıcı suçlar ile kaçakçılık, ihaleye fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma suçlarından birisinden mahkum olmamak.” hükmü, ceza hukuku alanında işlenen bir suçun idari yansıması olarak açıkça durmaktadır.

 

12.5. Uzman Erbaş Kanununda İrtikap Suçu

Aynı şekilde işbu kanunun da; “Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlar ile basit ve nitelikli zimmet, irtikâp, iftira, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, yalan yere tanıklık, yalan yere yemin, cürüm tasniî, ırza geçmek, sarkıntılık, kız, kadın veya erkek kaçırmak, fuhşiyata tahrik, gayri tabiî mukarenet, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyeti kırıcı suçlar ile istimal ve istihlâk kaçakçılığı hariç kaçakçılık, resmî ihale ve alım ve satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma, firar, amir veya üste fiilen taarruz, emre itaatsizlikte ısrar, üste hakaret, mukavemet, fesat, isyan suçlarından dolayı mahkûm olanların sözleşmeleri feshedilmek suretiyle” Türk Silahlı Kuvvetler ile ilişiğinin kesilmesine neden olacaktır.

İrtikap Suçunda Zamanaşımı

Türk Ceza Kanununda bazı suçlar, şikâyete tabi iken bazıları ise resen araştırılır. İrtikap Suçu şikâyete bağlı olmadığından dolayı bu yönde bir zaman kısıtlamasına veyahut aşımına tabi tutulmamaktır. Bir başka söylemle, İrtikap Suçu ve cezası, şikâyete tabi olmadığından dolayı herhangi bir şikâyet şartı veya bu yönde bir zaman kısıtlaması bulunmamaktadır.

İrtikap Suçu ile Rüşvet Suçu Arasındaki Farklar

            Öğretide; belli bir aşamaya gelmemiş, ciddi olmayan veya kurtulma imkânı kolayca bulunan cebre rağmen haksız bir faydanın sağlanması ya da vadedilmesi halinde Rüşvet Suçunun oluşacağı kabul görmüştür.  Rüşvet Suçunda, suç işleme eğilimi iki taraflı olduğundan hem rüşvet alan hem de rüşvet veren cezalandırılır. Ancak; İrtikap Suçunda mağdur, kendisi iradesi ile hareket etmemekte, yanılma yahut istemediği halde kabul etme eğilimi göstermektedir. Bunun yanı sıra; İrtikap Suçunu yalnızca kamu görevlileri işleyebilirken rüşvet suçu herkes tarafından işlenebilmektedir.

İrtikap Suçu ile Zimmet Suçu Arasındaki Farklar

            İrtikap Suçu ile Zimmet Suçu, kamu görevlisinin söz konusu fiili sonucu sağlamış olduğu yararın kime ait olduğu konusunda farklılık göstermektedir. İrtikap suçu; mağdura ait bir eşya, para, mağdurun yerine getirebileceği hizmet ve sair konularda kamu görevlisi tarafından icbar, ikna veya hatadan yararlanma suretiyle yarar elde edilmesi durumunda karşımıza çıkarken Zimmet Suçunda kamu görevlisi; doğrudan devlete ait bir malda, parada, hizmette ve sair konuda yarar elde etme gayesindedir.

İrtikap Suçu ile Görevi Kötüye Kullanma Suçu Arasındaki Farklar

İrtikap Suçu, Görevi Kötüye Kullanma Suçunun özel bir şekli olarak karşımıza çıkmaktadır. Görevi Kötüye Kullanma Suçu genel anlamı ile; kamu görevlisinin görev tanımına aykırı hareket etmesini ifade etmekte ve birçok farklı eylemle işlenebilmektedir. İrtikap Suçu ise Görevi Kötüye Kullanma Suçunun icbar, ikna veya hatadan yararlanma yolu ile mağdurun iradesini yönlendirme ve tek taraflı haksız bir yarar elde etme durumunda karşımıza çıkmaktadır.

 

İrtikap Suçuna İlişkin Yargıtay Kararları
  • Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 24.09.2012 tarihli, 2011/4057E. ve 2012/9283K. sayılı kararı:

 

“Çardak Sulh Hukuk Mahkemesi’ne veraset ilamı almak için gelen kişi­lerden 6,60 TL başvuru harcı ve 14,00 TL karar ve ilam harcı olmak üzere toplam 20,60 TL harç alınmasının gerektiği ve başkaca alınması gerekli masraf bulunmadığı halde; aynı mahkemede zabıt katibi olarak çalışan ve 13.08.2008 tarihinden itibaren 30 gün süreyle yazı işleri müdürlüğüne vekalet eden sanık Savaş’ın; Mehmet G. isimli kişiden 103,00 TL, D.Ali’den 60,00 TL, Osman ve Birol’dan toplam 130,00 TL, Sevgi’den 55,00 TL, İrfan’dan 85,00 TL, Mehmet Y.’den 60,00 TL, Talet’den 76,00 TL, Faik’den 35,00 TL, Ramazan’dan yasal olarak alınan 20,60 TL harcın dışında ayrıca 20,00 TL, yine aynı mahkemede mübaşir olarak görev yapan sanık Murat’ın ise Gönül’den 30,00 TL, Hanım’dan 30,00 TL, Mustafa’dan 40,00 TL, ayrıca her iki sanığın eylem veya irade birliği içinde Ayşe isimli kişiden 103,00 TL tutarındaki parayı, görevlerinin sağladığı güveni kötüye kullanmak suretiyle, pul ve benzeri masraflar adı altında veya sistemde arıza olması nedeniyle makbuz verilemediğini söyleme şeklindeki hileli davranışlarla bu kişilerden alarak kendilerine menfaat temin etme şek­linde sübut bulan eylemlerinin TCK’nın 250/2. maddesinde düzenlenen ikna suretiyle irtikap suçu niteliğinde olduğu gözetilmeksizin, suçun hukuki nite­lendirmesinde hataya düşülerek yazılı şekilde görevi kötüye kullanma su­çundan hüküm kurulması,

TCK’nın 43/2. maddesine göre; birden fazla kişiye karşı işlenen aynı suçun zincirleme suç kapsamında kabul edilebilmesi için, tek bir fiille işlenmesi gerektiğinden, somut olayda her bir mağdura karşı farklı zamanlarda işlenen suçlarla ilgili olarak, gerçek içtima kurallarına göre sanıkların her bir mağdura yönelik eylemleri ayrı ayrı değerlendirilerek hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi,” nedeniyle temyiz işlemine tabi tutulmuştur.

-Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 20.03.2014 tarihli, 2012/16008E. ve 2014/3224K. sayılı kararında:

“Dosya içerisinde bulunan vekaletname, serbest meslek makbuzu, banka havale belgesi örnekleri ile katılan ve tanık beyanlarına göre; katılanın davacı sıfatıyla bulunduğu Devrek 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/32 Esas sayılı tapu iptali ve tescil davasını takip etmek amacıyla aralarındaki sözlü anlaşma gereği vekaletname alan avukat sanığın 1200 TL vekalet ücreti aldığı halde, vekaletnameyi ilgili dava dosyasına sunmadığı ve 09/02/2010 tarihli duruşmaya mazeretsiz katılmayarak HMUK 409/5. maddesi gereğince dosyanın işlemden kaldırılmasına, yasal süre içerisinde yenileme talebinde bulunmayarak da davanın açılmamış sayılmasına sebebiyet verdiği, bu eylemlerinin TCK’nın 257/2. maddesine uyan ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçunu, ayrıca sanığın dosyanın işlemden kaldırılmasından sonra avukatlık görevinin sağladığı güveni kötüye kullanmak suretiyle keşif yapılacağını beyanla masraf adı altında para talep edip, katılanın bu nedenle 12/04/2010 günü banka havalesi ile gönderdiği 289 Avro parayı mal edinmesi eyleminin ise aynı Kanunun 250/2. maddesine uyan ikna suretiyle irtikap suçunu oluşturacağı gözetilmeden suç vasfında hataya düşülerek ve her iki eylem birleştirilerek yazılı şekilde hüküm kurulması,” nedeniyle temyiz işlemine tabi tutulmuştur.

 

SONUÇ OLARAK; İrtikap ile suçlanan bir kişinin, yasal haklarının ve savunmalarının hukuka uygun ve en iyi şekilde korunabilmesi maksadıyla bir avukatla çalışması büyük önem arz etmektedir. Eğer siz de böyle bir suçlama ile karşı karşıya iseniz en yakın zamanda bir avukat desteği almanızı tavsiye ederiz.

Stj. Av. Naz UYANIK

Memur Davalarına Bakan Avukatlar Ankara, Polis Davalarına Bakan Avukatlar, Kamu Davalarına Bakan Avukatlar, Ankara İdari Dava Avukatları, Ankara İdari Dava Avukatı, İhraç Davalarına Bakan Avukatlar Memur Avukatı Ankara, Memur Suçları Avukatı, Ankara İdari Dava Avukatı
Whatsapp Hattı
Bize Ulaşın