Zimmet Suçu Yargıtay Kararları

Banka Parasının Zimmete Geçirilmesi

Zimmet Suçu Yargıtay Kararları

Yargıtay 7. Ceza Dairesi 2010/6032 E., 2010/16926 K.

İHTİLASEN ZİMMET

NİTELİKLİ ZİMMET

ZİMMET

4389 S. BANKALAR KANUNU (MÜLGA) [ Madde 22 ]

5411 S. BANKACILIK KANUNU [ Madde 160 ]

“İçtihat Metni”

Yerel mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya okunduktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü;

Hükmolunan cezanın nevi ve miktarına göre sanık müdafiinin duruşmalı talebinin (REDDİNE),

Tediye fişleri kullanılarak banka parasının zimmete geçirilmesinde fiilin, basit/ihtilasen zimmet suçunu oluşturup oluşturmayacağının değerlendirilmesi bakımından; eylemlerin 4389 ve 5411 sayılı Yasalar zamanında olanları belirlenerek; Mülga 4389 sayılı Bankalar Kanununun 22/3. maddesinin ikinci cümlesinde nitelikli zimmet suçunun kriteri “…suç, bankayı aldatacak ve fiilin açığa çıkmamasını sağlayacak her türlü hileli faliyette bulunmak suretiyle işlenirse …” şeklinde iken 01.11.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 160/2. maddesinde basit ve nitelikli zimmet fiillerinin ayrımında “suçun, zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli davranışlarla işlenmesi” kriteri kabul edilerek, “bankayı aldatıcılık” unsuru kaldırılmış olup;

A- Tediye fişinde mudiye ait sahte imza benzetilmiş ve aldatıcı ise 4389 sayılı Yasa ve 5411 sayılı Yasada ihtilasen zimmet,

B- Tediye fişinde mudiye ait sahte imza aldatıcı değil kabaca incelemede sahte olduğu anlaşılıyorsa 4389 sayılı Yasa ve 5411 sayılı Yasada basit zimmet, kabaca incelemede sahte olduğu anlaşılamıyor ancak detaylı inceleme (bilirkişi-Grafoloji uzmanı vs.) sonucunda iğfal kabiliyetinin bulunmadığı kanaatine varılabiliyorsa 4389 sayılı Yasada basit zimmet 5411 sayılı Yasada ihtilasen zimmet,

C- Tediye fişine kandırılarak mudi imzası alındıktan sonra kullanılmış ise 4389 sayılı Yasa ve 5411 sayılı Yasada ihtilasen zimmet,

D- Tediye fişinde mudi imzası yok ve boş ise 4389 sayılı Yasa ve 5411 sayılı Yasada basit zimmet,

E- Tediye fişi imha edilmiş veya düzenlenmeden mal edinme gerçekleşmişse 4389 sayılı Yasa ve 5411 sayılı Yasada basit zimmet,

F- Gişe yetkisinin (limitinin) üzerinde olan işlemle mal edinme gerçekleşmişse 4389 sayılı Yasa ve 5411 sayılı Yasada basit zimmet suçu oluşacaktır.

Yukarıda belirtilen ilkeler ışığında her bir işlem bakımından ayrı ayrı ba-sit/ihtilasen zimmet olup olmadıkları tespit edilmeden ve 11 adet, müşterilere ait imzaları taşıyan ödeme fişleriyle işlenen fiilin Grafoloji uzmanının 10.7.2008 havale tarihli Ek raporunda da belirtildiği üzere mudiler adına atılan imzaların iğfal kabiliyetini haiz bulunduklarından anılan işlemler bakımından ihtilasen zimmet suçunun oluştuğu gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken eylemlerin tamamı basit zimmet kabul edilerek yazılı şekilde karar verilmesi,

Yasaya aykırı, sanık müdafii ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün (BOZULMASINA),

Sahte İmza Kullanarak Zimmet Suçu

Yargıtay 7. Ceza Dairesi  2012/28265 E.  ,  2013/15410 K.

Tediye fişine mudi yerine sahte imzalar atmak suretiyle gerçekleştirilen işlemler ile ilgili olarak, fişler üzerindeki sahte imzaların ilk bakışta ve basit bir inceleme ile sahteliğinin anlaşılması halinde eylem basit zimmet, sahteciliğin aldatıcılık özelliğinin bulunması halinde ise eylemin nitelikli zimmet suçunu oluşturacağı hususları da değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde beraat kararı verilmesi,

Yasaya aykırı, katılan vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı yasanın 8/1.maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK.nun 321.maddesi uyarınca BOZULMASINA

Basit Zimmet Nitelikli Zimmet Farkı

Yargıtay 7. Ceza Dairesi         2021/1268 E.  ,  2022/15786 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : 5411 sayılı Yasaya muhalefet
HÜKÜM : Hükümlülük

Yerel mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya okunduktan sonra Türk Milleti adına gereği görüşülüp düşünüldü;
Dairemizin istikrar kazanan uygulamalarına göre tediye fişleri kullanılarak banka parasının zimmete geçirilmesinde fiilin, basit ya da nitelikli zimmet suçunu oluşturup oluşturmayacağının değerlendirilmesi bakımından;
Tediye fişleri bulunamamış ya da bulunan tediye fişlerinde mudi imzası yok ise, eylem basit zimmet,
Mudiyi yanıltarak veya kandırılarak imzalatılan boş bir tediye fişinin kullanılıp, mudinin bilgi ve talimatı olmaksızın hesabından para çekilerek mal edinilmiş ise, eylem nitelikli zimmet,
Tediye fişine mudi yerine sahte imzalar atılmak suretiyle gerçekleştirilen işlemler ile ilgili olarak, fişler üzerindeki sahte imzaların ilk bakışta ve basit bir inceleme ile sahteliğinin anlaşılması halinde eylem basit zimmet, sahteciliğin aldatıcılık özelliğinin bulunması halinde ise eylem nitelikli zimmet suçunu oluşturacaktır.
Bu bilgiler doğrultusunda, somut olayda, mudi Haydar Erdoğan’a ilişkin üzerlerinde mudi imzası bulunmayan fişin kullanılması suretiyle gerçekleştirilen eylemin basit zimmet, mudiler Hasan Akça ve …’na ilişkin imzalı tediye fişlerinin kullanılması suretiyle gerçekleştirilen eylemlerin ise, tediye fişlerinin mudiler yanıltılarak veya kandırılarak imzalatılan boş tediye fişleri kullanılmak suretiyle gerçekleştirilmesi karşısında nitelikli zimmet kapsamında kaldıkları cihetle;
Somut olayda sanığın zimmet teşkil eden tüm eylemleri nedeniyle oluşan zararın 13.761 TL. olduğu, bu miktardan 3.750 TL nin basit zimmet kapsamında bulunup sanığın 15.03.2010 tarihinde mudi hesabına aynı tutarı iade ettiği ve geriye kalan 10.011 TL nin ise nitelikli zimmet kapsamında bulunduğu ve mudi …’nun beyanında hesabından çekilen 950 TL yi sanığın ödediğini ve zararının bulunmadığını beyan etmesi karşısında tazmin edilmeyen nitelikli zimmet miktarının 9.061 TL bulunduğu gözetilerek;
1- Adli para cezasının tayini yönünden; 5411 sayılı Yasanın 160/2. maddesinde yer alan “hükmolunacak adli para cezası miktarının bankanın uğradığı zararın üç katından az olamayacağına” ilişkin düzenleme uyarınca, üç katı uygulamasında nitelikli zimmet kapsamında değerlendirilen eylemler nedeniyle oluşan ve tazmin edilmeyen zarar miktarının dikkate alınacağı, zararın bulunmaması halinde ise sadece gün adli para cezası tayin edilerek anılan maddedeki üç kat uygulamasının yapılamayacağı cihetle, banka zararını kısmen ödediği anlaşılmakla sanık hakkında banka zararının 3 katı olan 27.183 TL’ye hükmolunması gerekirken, toplam zimmet miktarının 3 katı üzerinden belirlenerek fazla adli para cezasına hükmedilmesi,
2- Zimmet suçunun konusunu oluşturan para miktarındaki değer azlığı karşısında; 5411 sayılı Kanunun 160. maddesinin son fıkrasına göre, sanık hakkında tayin edilen cezada indirim yapılması gerektiğinin gözetilmemesi,
3-Mudi …’nun hesabından çekilen 950 TL yi sanığın ödediğini ve zararının bulunmadığını beyan etmesi karşısında tazmin edilmeyen 9.061 TL nin sanık tarafından katılan bankaya ödenmesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
4- Nisbi karar harcında kazanılmış hakkın söz konusu olmayacağı gözetildiğinde, banka zararına hükmolunduğu halde nispi karar harcına hükmedilmemesi,
5- 24.11.2015 günlü 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı iptal kararı ile 5237 sayılı TCK.nun 53.maddesinin bazı bölümlerinin iptal edilmesi nedeniyle, anılan maddenin yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Yasaya aykırı, sanık müdafisinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1.maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’nun 321.maddesi uyarınca BOZULMASINA,

İmza İncelemesi Yapılmadan Nitelikli Zimmet Denilemez

Yargıtay 7. Ceza Dairesi         2016/9245 E.  ,  2019/37109 K.

Suç tarihinde ilgili bankada Borsa ve Menkul değerler biriminde görev yapan sanığın 27/04/2004, 05/05/2004, 03/05/2004, 17/05/2004 tarihleri arasında menkul değerler müşterisi olan mudi …’in hesabından, mudinin bilgisi ve talimatı olmadan mudi hesabındaki hisse senetlerini bozdurup, mudinin imzasını taklit edip, kasadan nakit olarak çekmek suretiyle 9.500,00 TL’yi zimmetine geçirdiği iddiasıyla açılan kamu davasında, Grafoloji uzmanı bilirkişinin 27/03/2008 tarihli raporunda, dava konusu tediye fişlerinde mudi adına kayıtlı bulunan imzanın, mudinin elinden çıkmayıp, mudiye ait hakiki imza modellerinden yararlanılmak suretiyle sahte olarak atıldıkları bildirilmiştir.

Dava konusu tediye fişlerindeki imzaların Dairemizce yapılan incelemesinde 27/04/2004, 05/05/2004 tarihli tediye fişlerindeki imzaların mudinin imzasına benzer olduğu ve ilk bakışta basit bir inceleme ile sahteliğinin anlaşılmasının mümkün bulunmadığı, bu itibarla 2 adet tediye fişi ile yapılan işlemlerin nitelikli zimmet olduğu kabul edilerek, ödemeye konu miktarın, nitelikli zimmet miktarını karşıladığı, bu nedenle sanığın 4389 sayılı Yasanın 22/3. maddesinin ikinci cümlesi uyarınca nitelikli zimmet suçundan yalnızca hapis cezası ile mahkumiyeti gerekirken yazılı şekilde basit zimmet suçundan hüküm kurulması,

Kabule göre ise;

Zimmete konu miktar olan 9.500,00 TL’den, bankaya geri ödenen 5.800,00 TL düşüldükten sonra kalan 3.700,00 TL’nin ödettirilmesine karar verilmesi bu miktar üzerinde nispi harca hükmolunması gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması,

Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’nun, 321. maddesi uyarınca oybirliğiyle BOZULMASINA

Polis Zimmet Suçu

Yargıtay 5. Ceza Dairesi         2018/11481 E.  ,  2022/10480 K.

5237 sayılı TCK’nın 247. maddesinde düzenlenen zimmet suçunun oluşması için “kamu görevlisinin veya özel mevzuatları gereği kamu görevlisi gibi cezalandırılabilen kişilerin görevi nedeniyle zilyetliği kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu malı kendisinin veya başkasının yararına zimmetine geçirmesi”nin gerektiği, suç tarihinde Kasımpaşa Polis Merkezi Amirliğinde polis memuru olarak görev yapan sanığın farklı soruşturma dosyaları kapsamında ele geçirilen ve polis merkezinde suç eşyalarının muhafaza edildiği dolapta saklanan üç adet tabancayı bulunduğu yerden almak suretiyle mal edinmesi, tabancaların ele geçirildiği olaylara ilişkin tutanak ve işlemlerde imzasının bulunmaması karşısında; sanığın polis merkezi amirliğinde muhafaza edilen suç eşyaları üzerinde koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunup bulunmadığının, bu hususta bir görevlendirme yapılıp yapılmadığının araştırılıp, yasal tevdi ya da koruma ve gözetim yükümlülüğünün bulunması halinde eyleminin zimmet suçunu, aksi takdirde hırsızlık suçunu oluşturacağı gözetilerek suç vasfının buna göre takdir ve tayini gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,

Kabule göre de;

Tabancaların maddi değerinin bilirkişi marifetiyle tespiti ile toplam zimmet miktarının belirlenmesi, koşullarının varlığı halinde değer azlığı sebebiyle hakkında TCK’nın 249. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının karar yerinde tartışılması gerektiğinin gözetilmemesi,

Sanığın suça konu tabancalardan iki tanesini soruşturma başladıktan sonra iade ettiği, denize attığını beyan ettiği siyah renkli Class Magnum marka silahın ise yerini gösterdiği, soruşturma aşamasında yapılan ilk aramada bu silahın bulunamadığı ancak kovuşturma aşamasında sanık müdafisinin talebi üzerine yapılan aramada sanığın soruşturma aşamasında gösterdiği yerde bu silahın bulunması karşısında; sanığın iade iradesinin soruşturma aşamasına yönelik olduğu gözetilerek verilen cezasından 5237 sayılı TCK’nın 248/2. maddesinin 1. cümlesi uyarınca 1/2 yerine, aynı fıkranın 2. cümlesi uyarınca 1/3 oranında indirim yapılması suretiyle fazla ceza tayini,

Yüklenen suçu TCK’nın 53/1-a maddesindeki hak ve yetkileri kötüye kullanmak suretiyle işlediği kabul edilen sanık hakkında aynı Kanun’un 53/5. maddesi gereğince, ayrıca, hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasından yasaklanmasına karar verilmesi gerektiğinin nazara alınmaması,

Kanuna aykırı, sanık müdafin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’un 321 ve 326/son maddeleri uyarınca BOZULMASINA

Zimmet Suçu İspatlanamamışsa Beraat Kararı Verilmelidir

Yargıtay 10. Ceza Dairesi         2020/2243 E.  ,  2020/4570 K.

14.01.2015 tarihli olay tutanağını düzenleyen polis memurlarının, kovuşturma aşamasında alınan tanık beyanlarından, tutanağının olayın oluş şeklinden farklı düzenlendiğinin anlaşılması karşısında, mahkemece bu hususta Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulması mümkün görülmüştür.

Sanıkların müdafilerinin temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin istemlerinin, 696 sayılı KHK’nın 100. maddesi ve 7079 sayılı Kanunun 94. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 299. maddesi uyarınca takdiren reddine karar verilerek, duruşmasız olarak inceleme yapılmıştır.

A) Sanık … hakkında “zimmet” suçundan verilen mahkûmiyet hükmüne yönelik temyiz isteğinin incelenmesinde:

Çubuk Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/3029 esas sayılı dosyasında …’dan ele geçirilen ve Adli Tıp Kurumu’na götürmesi için sanık polis memuru Kudret’e zimmetlenen uyuşturucu maddenin, kokain miktarı belirlenmeden veya şahit numune alınmadan teslim edildiği, bu soruşturmada ele geçirilen 2.303 gr kokainden bir miktarının alınarak yerine katkı maddesi koyulmak suretiyle net 252,315 gr kokain elde edildiğine dair teknik usullere dayalı bir tespitin bulunmadığı, inceleme dışı sanık …’in kollukta alınan beyanlarından kovuşturma aşamasında döndüğü beyanı dışında kendisine teslim edilen kokainin zimmetine geçirildiğine ilişkin savunmasının aksine mahkûmiyetine yetecek her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilmeden sanık hakkında beraat yerine mahkûmiyet kararı verilmesi,

Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan, hükmün BOZULMASINA,

Bilirkişi Raporlarındaki Çelişki Giderilmeden Zimmet Suçundan Ceza Verilemez

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi         2016/5158 E.  ,  2018/425 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı … vekili Avukat … tarafından, davalı … aleyhine 05/12/2013 gününde verilen dilekçe ile haksız fiil nedeniyle kurum zararının tazmini istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 27/10/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, haksız eylem nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalı hakkında … Komutanlığı Askeri Mahkemesinde zimmet eylemi nedeniyle yargılama yapıldığını, davalı sanığın ihtilasen zimmet suçundan cezalandırılmasına dair verilen kararın Askeri Yargıtay tarafından usul yönünden bozulup yeniden yapılan yargılamada kamu davasının düşmesine ve meydana gelen 356.529,56 TL zararın takip ve tahsili için bu kantin zararının saklı tutularak Kamu Zararının Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 7. maddesi uyarınca sanıkların suç tarihindeki birlik komutanlığına bildirimde bulunulmasına karar verildiğini belirterek; meydana gelen kamu zararının davalıdan tahsili isteminde bulunmuştur.
Davalı, davaya konu edilen kamu zararı konusunda kesinleşmiş bir mahkeme kararı olmadığını belirterek, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, en son alınan 05.06.2015 tarihli bilirkişi raporu ile zimmet açığının oluşmadığı, davalının muhasip olarak görev yaptığı dönemde sorumluluğunda tanzim edilmesi gereken belge ve kayıtlarda gerekli özeni göstermediği ve hatalı işlemlerinden dolayı muhasebe kayıtları ve kantin varlıkları arasında hesap farklılıklarının oluşmasına neden olduğu yönündeki raporun yeterli gerekçe ve denetime imkan vermesi nedeniyle hükme esas alınmaya elverişli olduğu, bu nedenle bu rapor hükme esas alınarak davacı kamu kurumunun herhangi bir zararının bulunmadığı gerekçesi ile açılan davanın reddine karar verilmiştir.
Somut olayda, davalı hakkında sanık sıfatıyla … Komutanlığı Askeri Mahkemesinin 2012/677 esas sayılı dosyası ile yagılama yapıldığı, bu dosya kapsamında dörtlü bilirkişi heyetinden alınan 03.05.2020 tarihli bilirkişi raporu ile, “davalının göreve başlamasından önce kantin zararı bulunmadığı, görevde olduğu haziran 2003-haziran 2004 tarihleri arasında kantin zararının artarak devam ettiği ve mevcut olmayan malın sayım çizelgelerine gizli satır eklenerek kantin reyonlarında ve ambarda varmış gibi gösterilmesi neticesinde oluşan kantin zararından 1. derecede sorumlu olduğu, Mahkemece yapılan yargılama sonucunda bu bilirkişi raporu esasa alınarak davalı
…’ın ihtilasen zimmet suçundan cezalandırılmasına karar verildiği ancak bu kararın temyizi üzerine Askeri Yargıtay 2. Dairesinin 23/11/2011 gün ve 2011/848-889 E.K sayılı kararı ile usul yönünden bozulduğu ve Yerel Askeri Mahkemece yeniden yapılan yargılamasında bu defa suç tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin dolması nedeni ile sanık hakkındaki kamu davasının düşmesine ve meydana gelen 356.529,56 TL zararın takip ve tahsili için bu kantin zararının saklı tutularak Kamu Zararının Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 7. maddesi uyarınca sanıkların suç tarihindeki birlik komutanlığına bildirimde bulunulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Ceza dava dosyasında alınan bilirkişi raporundan başka yargılama sırasında yerel mahkemece de davalının eylemi ile kantin zararı konusunda bilirkişi raporları alındığı, 10/12/2014 tarihli bilirkişi raporu ile; “davaya konu zararın oluşmasında davalının % 60 kusurlu olduğu ve % 40 kusurun Kantin Yönetmeliğinde yer verilen Denetim görevini yapmayanlara ait olduğu, bu nedenle davalının oluşan zararının 150.274,51 TL’ sinden sorumlu olacağı” görüş ve kanaatinin bildirildiği taraf vekillerinin itirazı nedeniyle alınan 31/03/2015 tarihli 2. bilirkişi raporu ile; “davalı …’ın görevde olduğu 01/06/2003-01/06/2004 dönemler itibariyle davaya konu zararın oluşmasında % 70 oranında kusurlu olduğu ve 161.853,83 TL lik kısmından sorumlu olduğu” kanaatinin bildirildiği, taraf vekillerinin bu rapora da itiraz etmeleri nedeniyle alınan 05/06/2015 tarihli son bilirkişi raporu ile; “dava konusuna sebep olan zimmet açığının, kantin muhasibi tarafından düzenlenen hatalı işlemler esas alınarak tanzim edilmiş belge ve kayıtlara dayandığı, yargılama sürecinde hazırlanan bilirkişi raporlarının da bu hatalı veriler esas alınarak hazırlandığı, zimmet açığının oluştuğunun iddia edildiği dönemde kantin mal varlığının olması gerektiği şekilde korunduğu, kantin sermayesinden daha fazla zimmet açığı vererek idame etmesinin mümkün olmadığı, bütün bu veriler ışığında zimmet açığının hiç oluşmadığı, davalı …’ın muhasip olarak görev yaptığı dönemde, sorumluluğunda tanzim edilmesi gereken belge ve kayıtlara gerekli özeni göstermediği, yaptığı hatalı işlemlerden dolayı muhasebe kayıtları ile kantin varlıkları arasında hesap farklılıklarının oluşmasına neden olduğu” kanaatine varıldığı ve bu son bilirkişi raporunun hükme esas alındığı anlaşılmaktadır.
Ceza dosyasında ve eldeki dosya kapsamında aldırılan dört ayrı bilirkişi raporu bulunduğu, bunlardan birbiriyle örtüşen diğer 3 bilirkişi raporundan farklı olarak, davalının zararının bulunmadığına dair tespit içeren son bilirkişi raporunun hükme esas alındığı ancak bu suretle Mahkemece, bilirkişi raporları arasındaki çelişki giderilmeden eksik inceleme ile davanın reddine dair hüküm tesis edilmiş olması doğru değildir. Kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın, yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA,

Akaryakıt Zimmeti Yargıtay Kararı

Yargıtay 5. Ceza Dairesi         2019/6457 E.  ,  2019/9703 K.

Suç tarihinde Yüksekova İlçe Jandarma Komutanlığında kaçak olarak yakalanan akaryakıtların muhafazasından sorumlu asker olarak görev yapan sanığın, görevi gereği kendisine teslim edilen akaryakıttan, 840 litre akaryakıtı zimmetine geçirerek gelir elde etmek amacıyla alım satımını yaptığı iddiasıyla yapılan yargılamada; sanığın akaryakıtın uçucu bir madde olması nedeniyle teslim almış olduğu ve teslim edeceği akaryakıtlarda bir miktar akaryakıtın eksik olabileceğini, ancak bu kısmı da kendisinin dışarıdan para harcayarak tamamlamaya çalıştığını, ayrıca bu kaçak akaryakıttan askeriyeden sivil araçla görevlendirilen araçların da kullanıldığını savunması karşısında; maddi gerçeğin hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılabilmesi açısından, öncelikle sanığın görev yaptığı döneme ilişkin yakalanan kaçak akaryakıtlarla ilgili soruşturma dosyalarının getirtilerek sanığa ne kadar akaryakıt teslim edildiğinin tespit edilmesinden ve Hakkari İl Özel İdaresine teslim ettiği kaçak akaryakıta ilişkin belgelerin adı geçen idareden sorularak dosya arasına alınmasından sonra dosyanın ekleriyle bu konuda uzmanlardan oluşturulacak bilirkişi kuruluna tevdi ile kaçak akaryakıta ilişkin tüm teslim tesellüm belgelerinin karşılaştırılarak, bu kapsamda sanığın zimmetinde kalan akaryakıt bulunup bulunmadığına, varsa zimmetinde kalan miktara ilişkin ayrıntılı rapor alınmasından, ayrıca sanık hakkında UYAP kayıtlarında yapılan araştırmada aynı akaryakıtla ilgili olarak 5015 sayılı Yasaya muhalefet suçundan Yüksekova 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2010/317 Esas, 2016/62 Karar sayılı ilamı ile mahkumiyet hükmü kurulduğu anlaşılmakla, bu dosyanın da akıbetinin araştırılmasından ve anılan dosyanın onaylı örneğinin dosya arasına alınmasından sonra, zimmet suçunun CMK’nın 135/8. maddesinde gösterilen katalog suçlardan olmadığı da nazara alınarak, hasıl olacak sonuca göre sanığın eylemlerinin sübutu ve hukuki niteliğinin belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,

Kabule göre de;

Zimmete geçirildiği kabul edilen akaryakıt miktarı ile değerinin tespiti yapılmadan, bu kapsamda ekonomik koşullar ve paranın alım gücü nazara alındığında bu değerin az olup olmadığı hususu araştırılmadan, TCK’nın 249/1. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının karar yerinde tartışmasız bırakılması,

Kanuna aykırı, sanık ve müdafin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321 ve 326/son maddeleri uyarınca BOZULMASINA

Askeri Malzeme Zimmet Suçu

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi         2013/14479 E.  ,  2014/9152 K.

Davacı, davalının 2003 yılında Derecik Jandarma Karakol Komutanlığına atandığını, bir kısım askeri malzemelerin davalıya zimmetle teslim edildiğini, davalının görevi bitiminde bu malzemeleri diğer görevliye teslim ettiğinde davalıya teslim edilen bir kısım malzemelerin eksik olduğunun anlaşıldığını, bunun üzerine davalının Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı Askeri Mahkemesi (Van) tarafından yargılandığını ve mahkum olduğunu belirterek eksik olduğu anlaşılan 68 kalem malzeme nedeni ile uğranılan zararın ödetilmesi isteminde bulunmuştur.

Davalı, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; davalının 2003 yılında Derecik Jandarma Karakol Komutanlığına atandığı, 20/07/2004 tarihinde kendisine bir kısım askeri malzemelerin zimmetle teslim edildiği, davalının da 22/07/2004-26/07/2004 tarihleri arasında yapılan devir teslim işlemi sonucunda elindeki zimmetli malları dava dışı N. K..ya teslim ettiği, bu kadar kısa bir süre içerisinde davalıya zimmetlenen malzemelerden eksik olanların ne şekilde kaybedildiği ve bu olayda davalının ne şekilde kusurlu olduğu konusunda ikna edici delil ve vakıa ileri sürülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Dosya kapsamından; davalının dava konusu olay ile ilgili memuriyet görevini ihmal suçundan Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı Van Askeri Mahkemesi’nin 2008/592 Esas, 2008/356 Karar sayılı dosyasında yargılandığı ve teslim edilen malzemelerden 68 kalem malzemeyi eksik teslim ettiği gerekçesiyle mahkumiyetine karar verildiği, kararın temyiz edilmemesi üzerine 22/08/2008 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.

818 sayılı BK m. 53 (6098 s. TBK m. 74) uyarınca hukuk mahkemesi, ceza mahkemesinin maddi olgunun tespitine yönelik kararı ile bağlıdır. Davalının, ceza mahkemesinin kesinleşen kararı ile kendisine teslim edilen malzemelerden 68 kalem askeri malzemeyi eksik teslim etmek suretiyle görevi ihmal suçunu işlediği anlaşıldığına göre mahkemece aksinin kabulü mümkün değildir. Kararın gerekçesinde belirtilen hususlar ise,

Borçlar Kanunu’nun 43 ve 44. maddeleri uyarınca indirim nedeni sayılabilir. Şu durumda, işin esası incelenerek, davacının zararının kapsamının belirlenmesi ve hüküm altına alınması gerekir.

Karar, açıklanan nedenle yerinde görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA

Askeri Eşyayı Hususi Menfaatinde Kullanmak

Yargıtay 19. Ceza Dairesi         2018/7263 E.  ,  2018/12923 K.

Askeri eşyayı hususi menfaatinde kullanmak suçundan şüpheli … hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 26/12/2017 tarihli ve 2017/115469 Esas, 2017/104303 Karar sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın reddine ilişkin mercii Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliğinin 07/02/2018 tarihli ve 2018/829 değişik iş sayılı kararı aleyhine Adalet Bakanlığının 15/10/2018 gün ve 94660652-105-06- 4977-2018-Kyb sayılı kanun yararına bozma istemini içeren yazısı ekindeki dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 23/10/2018 gün ve 2018/84867 sayılı ihbarnamesi ile Dairemize gönderilmekle okundu.

Anılan ihbarnamede;

Dosya kapsamına göre, her ne kadar şüpheli hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş ise de, şüphelinin 15 Temmuz 2016 tarihinde … Terör Örgütü (FETÖ) mensupları tarafından gerçekleştirilen darbe teşebbüsüne iştirak etmesi nedeniyle Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/167 esasına kayden yargılamasının devam ettiği, 15 Temmuz 2016 tarihinde şüphelinin zimmetinde bulunan 87438 seri numaralı sabit dipçikli HK-33 piyade tüfeğini alarak özel menfaatleri için kullandığı nazara alındığında şüphelinin 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu 130. maddesinde düzenlenen “Askeri eşyayı özel menfaati için kullanmak” suçunu işlediğine dair yeterli şüphenin bulunması, askeri eşyayı özel menfaatinde kullanmaya iten sebebin yüklenen suçun oluşumuna bir etkisi bulunmaması, Türk Ceza Kanununun 309/2 maddesi uyarınca Anayasayı ihlâl suçunun işlenmesi sırasında başka suçların işlenmesi halinde ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili hükümlere göre cezaya hükmolunacağının düzenlenmesi karşısında, şüphelinin eylemine ilişkin dellilerin takdir ve değerlendirmesinin mahkemesince incelenmesi gerektiği gözetilmeksizin, kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla gereği görüşülüp düşünüldü;

Yukarıda sözü edilen kanuni düzenlemeler karşısında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden, Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliğinin 07/02/2018 tarihli ve 2018/829 değişik iş sayılı kararının CMK’nun 309/4-a maddesi uyarınca BOZULMASINA,

Asker Maaşlarına El Koyma Zimmet Suçu

Yargıtay 5. Ceza Dairesi         2016/6025 E.  ,  2020/11444 K.

PTT gişe memuru olan sanığın, alıcıları tarafından alınmayarak geri dönen havaleler ile… ilinde ikamet eden kişilere gönderilen asker maaşlarını muhataplarına ödemediği halde ödenmiş gibi gösteren makbuzlar düzenlemesi şeklindeki eylemlerinin zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli davranış niteliğinde olduğunun anlaşılması karşısında, eyleminin zincirleme nitelikli zimmet suçunu oluşturduğu gözetilmeden, zincirleme basit zimmet suçunu oluşturduğunun kabulü ile eksik ceza tayini,

Dosya kapsamına ve katılan vekilinin temyiz dilekçesi içeriğine göre, sanık tarafından zimmet konusu paranın cebri icra baskısıyla tahsil edilip edilmediği, bu bağlamda zararın giderilmesinden önce katılan idarece sanık hakkında zimmete ilişkin paraların tahsiline yönelik icra takibinde bulunulup bulunulmadığının araştırılmasından sonra sonucuna göre TCK’nın 248. maddesinin uygulanması gerekip gerekmediğinin karar yerinde tartışılması lüzumuna uyulmadan eksik kovuşturma sonucu anılan hükmün sanık yararına uygulanması,

Sanık hakkında kurulan hükümde TCK’nın 247/1, 249/1, 43/1, 248/2-son maddeleri uyarınca verilen 2 yıl 9 ay 10 gün hapis cezasından TCK’nın 62. maddesi uyarınca 1/6 oranında indirim yapılması sırasında hesap hatası sonucu 2 yıl 3 ay 23 gün yerine 1 yıl 15 ay 23 gün hapis cezasına hükmedilmesi,

Sanığın tutuklulukta geçirdiği sürelerin TCK’nın 63. maddesi gereğince cezasından mahsubuna karar verilmemesi,

Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarihli ve 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı Kararının 24/11/2015 tarihli ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş olması nedeniyle TCK’nın 53. maddesiyle ilgili değerlendirme yapılması gerektiğinin gözetilmemesi,

Suçu 5237 sayılı TCK’nın 53/1-a maddesindeki hak ve yetkileri kötüye kullanmak suretiyle işlediği kabul edilen sanık hakkında aynı Kanunun 53/5. maddesi gereğince hak ve yetkilerin kullanımının yasaklanmasına karar verilirken hangi hak ve yetkiye ilişkin olduğu gösterilmeksizin maddenin tümünü kapsayacak ve infazda tereddüt oluşturacak biçimde hüküm kurulması,

Sanık hakkında mahkumiyet hükmü kurulmasına rağmen, kamu davasında kendisini vekille temsil ettiren katılan kurum lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince maktu vekalet ücreti yerine dilekçe yazım ücretine hükmolunması,

Kanuna aykırı, sanık müdafin ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA

Astsubay Zimmet Suçu

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi         2019/2244 E.  ,  2021/3007 K.

Dava kurum zararından kaynaklanan alacak istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı vekili, davalının Şanlıurfa 20. Zırhlı Tugay Topçu Tabur Komutanlığında tabur ikmal astsubayı olarak görev yaptığı dönemde bir kısım birlik değişikliklerinin yaşandığını, davalının tayinin çıkması sonrası davalının zimmetindeki malzemelerin devri sırasında 12 kalem ve 158 adet malzemenin eksik olduğunun tespit edildiğini, eksik malzemeler nedeniyle Hazinenin zarara uğradığını belirterek 48.700 TL Hazine zararının, zararın doğum tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.

Davalı, davaya cevap vermemiştir.

Mahkemece, dava konusu olan malzemeler nedeniyle Diyarbakır 7. Kolordu Komutanlığı Askeri Savcılığınca davalı hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiği, davalının sık sık tayin edilmesi, sorumlu olduğu birliğin haricinde başka bir birliğin de ikmal astsubaylığı görevini üstlenmesi, sorumlu olan birliklerin farklı garnizonlarda konuşlu olması nedenleriyle zimmet kontrolünün zorlaştığı, eksikliklerin davalıdan önce görev yapan ve hakkında kamu davası açılmış olan …’un zimmet açığından kaynaklı olabileceği, eksik olan malzemelerin silahlı kuvvetler dışında başkaca amaçlarla kullanılmasının mümkün olmadığı, dolayısıyla meydana gelen olayda davalının kusurlu olmadığı ve zararı tazmin sorumluluğu olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan kararın ONANMASINA,

Memur Davalarına Bakan Avukatlar Ankara, Polis Davalarına Bakan Avukatlar, Kamu Davalarına Bakan Avukatlar, Ankara İdari Dava Avukatları, Ankara İdari Dava Avukatı, İhraç Davalarına Bakan Avukatlar Memur Avukatı Ankara, Memur Suçları Avukatı, Ankara İdari Dava Avukatı
Whatsapp Hattı
Bize Ulaşın