Rüşvet Suçu

Rüşvet Suçu; bir kamu görevlisinin yalnızca görevinin ifası ile ilgili bir işi yapması veya yapmaması için herhangi bir kişi tarafından yasadışı yollarla kendisine yahut göstereceği başka bir kişiye menfaat sağlaması şeklinde meydana gelen bir suç şeklidir. Rüşvet Suçu, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun Millete ve Devlete Karşı Suçlar başlığı altında yer alan 252’nci maddesinde özel olarak düzenlenmiş bir suçtur. Rüşvet Suçunun oluşabilmesi için tarafların bu hususta net olarak anlaşmasının bulunması gerekmektedir. Aksi halde, rüşvet suçunun anlaşmaya bağlı oluşup oluşmadığı hakkında şüphe duyulduğu takdirde artık başka suç türlerinin araştırılması faydalı olacaktır. Örneğin, Rüşvet Suçunu İrtikap Suçundan ayıran en önemli özellik, tarafların suç oluşumunda aralarında anlaşmış olmasıdır. Bundan sebeptir ki; Rüşvet Suçunda -İrtikap Suçunda olduğu gibi- kamu görevlisi tarafından gerçek kişiye cebir, ikna veya aldatma girişimi bulunmamakta olup doğrudan tarafların hür iradeleri ile anlaşması söz konusudur. Rüşvet Suçuna ilişkin ceza yargılaması sonucunda verilecek olası bir ceza nedeniyle, görev yaptığı idare tarafından ceza alan kişi hakkında; 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu uyarınca devlet memurluğundan çıkarma işlemi tesis edilecektir. Nitekim, gerek ceza hukuku açısından gerekse mesleki açıdan oldukça ağır yaptırımları olan Rüşvet Suçuna ilişkin tarafınıza açılmış soruşturma veya kovuşturmanın varlığı halinde hak kaybı yaşamamanız açısından derhal bir ceza avukatından destek almanızı tavsiye ederiz.

Rüşvet Suçunun Hukuki Konusu

      5237 Sayılı Türk Ceza Kanunun ‘Millete ve Devlete Karşı Suçlar’ Başlıklı Dördüncü Kısmının ‘Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar’ Başlıklı Birinci Bölümünde yer alan Rüşvet Suçu, 252’nci maddede ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.

Rüşvet Suçuna ilişkin 252’nci madde;

“(1) Görevinin ifasıyla ilgili bir işi yapması veya yapmaması için, doğrudan veya aracılar vasıtasıyla, bir kamu görevlisine veya göstereceği bir başka kişiye menfaat sağlayan kişi, dört yıldan on iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

        (2) Görevinin ifasıyla ilgili bir işi yapması veya yapmaması için, doğrudan veya aracılar vasıtasıyla, kendisine veya göstereceği bir başka kişiye menfaat sağlayan kamu görevlisi de birinci fıkrada belirtilen ceza ile cezalandırılır.

        (3) Rüşvet konusunda anlaşmaya varılması halinde, suç tamamlanmış gibi cezaya hükmolunur.

        (4) Kamu görevlisinin rüşvet talebinde bulunması ve fakat bunun kişi tarafından kabul edilmemesi ya da kişinin kamu görevlisine menfaat temini konusunda teklif veya vaatte bulunması ve fakat bunun kamu görevlisi tarafından kabul edilmemesi hâllerinde fail hakkında, birinci ve ikinci fıkra hükümlerine göre verilecek ceza yarı oranında indirilir.

        (5) Rüşvet teklif veya talebinin karşı tarafa iletilmesi, rüşvet anlaşmasının sağlanması veya rüşvetin temini hususlarında aracılık eden kişi, kamu görevlisi sıfatını taşıyıp taşımadığına bakılmaksızın, müşterek fail olarak cezalandırılır.

        (6) Rüşvet ilişkisinde dolaylı olarak kendisine menfaat sağlanan üçüncü kişi veya tüzel kişinin menfaati kabul eden yetkilisi, kamu görevlisi sıfatını taşıyıp taşımadığına bakılmaksızın, müşterek fail olarak cezalandırılır.

        (7) Rüşvet alan veya talebinde bulunan ya da bu konuda anlaşmaya varan kişinin; yargı görevi yapan, hakem, bilirkişi, noter veya yeminli mali müşavir olması halinde, verilecek ceza üçte birden yarısına kadar artırılır.

        (8) Bu madde hükümleri;

            a) Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları,

            b) Kamu kurum veya kuruluşlarının ya da kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının iştirakiyle kurulmuş şirketler,

            c) Kamu kurum veya kuruluşlarının ya da kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının bünyesinde faaliyet icra eden vakıflar,

            d) Kamu yararına çalışan dernekler,

            e) Kooperatifler,

            f) Halka açık anonim şirketler,

         adına hareket eden kişilere, kamu görevlisi sıfatını taşıyıp taşımadıklarına bakılmaksızın, görevlerinin ifasıyla ilgili bir işin yapılması veya yapılmaması amacıyla doğrudan veya aracılar vasıtasıyla, menfaat temin, teklif veya vaat edilmesi; bu kişiler tarafından talep veya kabul edilmesi; bunlara aracılık edilmesi; bu ilişki dolayısıyla bir başkasına menfaat temin edilmesi halinde de uygulanır.

     (9) Bu madde hükümleri;

           a) Yabancı bir devlette seçilmiş veya atanmış olan kamu görevlilerine,

           b) Uluslararası veya uluslarüstü mahkemelerde ya da yabancı devlet mahkemelerinde görev yapan hâkimlere, jüri üyelerine veya diğer görevlilere,

           c) Uluslararası veya uluslarüstü parlamento üyelerine,

           d) Kamu kurumu ya da kamu işletmeleri de dahil olmak üzere, yabancı bir ülke için kamusal bir faaliyet yürüten kişilere,

           e) Bir hukuki uyuşmazlığın çözümü amacıyla başvurulan tahkim usulü çerçevesinde görevlendirilen vatandaş veya yabancı hakemlere,

           f) Uluslararası bir anlaşmaya dayalı olarak kurulan uluslararası veya uluslar üstü örgütlerin görevlilerine veya temsilcilerine,

         görevlerinin ifasıyla ilgili bir işin yapılması veya yapılmaması ya da uluslararası ticari işlemler nedeniyle bir işin veya haksız bir yararın elde edilmesi yahut muhafazası amacıyla; doğrudan veya aracılar vasıtasıyla, menfaat temin, teklif veya vaat edilmesi ya da bunlar tarafından talep veya kabul edilmesi halinde de uygulanır.

     (10) Dokuzuncu fıkra kapsamına giren rüşvet suçunun yurt dışında yabancı tarafından işlenmekle birlikte;

           a) Türkiye’nin,

           b) Türkiye’deki bir kamu kurumunun,

           c) Türk kanunlarına göre kurulmuş bir özel hukuk tüzel kişisinin,

           d) Türk vatandaşının,

           tarafı olduğu bir uyuşmazlık ya da bu kurum veya kişilerle ilgili bir işlemin yapılması veya yapılmaması için işlenmesi halinde, rüşvet veren, teklif veya vaat eden; rüşvet alan, talep eden, teklif veya vaadini kabul eden; bunlara aracılık eden; rüşvet ilişkisi dolayısıyla kendisine menfaat temin edilen kişiler hakkında, Türkiye’de bulundukları takdirde, resen soruşturma ve kovuşturma yapılır.” haliyle kanunda yerini bulmuştur.

İlgili maddenin birinci fıkrasından da görüldüğü üzere; görevinin ifası ile ilgili bir işi yapması veya yapmaması için doğrudan veya aracılar vasıtasıyla sağlanacak menfaat, Rüşvet Suçunun hukuki konusunu oluşturmaktadır. Menfaatin niteliği bu suçta önemli olmayıp maddi, manevi her türlü menfaat, suçun oluşumu için yeterlidir.

Rüşvet Suçunda Hukuki Açıdan Korunan Değer

Türk Ceza Kanununun Millet ve Devlete Karşı Suçlar Kısmının Birinci Bölümünde yer alan Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlara giren her suçta görüldüğü üzere Rüşvet Suçunda da korunan hukuki değer; kamu görevlisini hukuk toplumunda edindiği yer ve güvendir. Zira, kamu görevlisi; görevini ifa ederken kamu yükümlülüklerine uygun davranmak ve davranmadığı takdirde de karşısına çıkabilecek yaptırımlara hazırlıklı olmakla mükelleftir. Nitekim, burada asıl amaç; devletin güvenilirliğini ve devamlılığını sağlayarak hukuki istikrarı korumaktır. İşbu sebeple; Rüşvet Suçuna sebebiyet verecek olası fiillerin cezalandırılması, kamu görevlisinin bulunduğu konum ve yetkilerini kötüye kullanmasını ve toplumun menfaatini kendi lehine zedelemeyi önlemeyi amaçlamaktadır.

Rüşvet Suçunun Unsurları

Rüşvet Suçunun aşağıda açıklanacağı üzere maddi ve manevi unsurları bulunmaktadır:

3.1 Maddi Unsurlar

Rüşvet Suçunun maddi unsurları arasında; fail, mağdur, fiil, rüşvetin konusu olan yarar, görev suçu olması ve rüşvet anlaşması yer almaktadır.

3.1.1 Fail

5237 Sayılı Türk Ceza Kanununda Rüşvet Suçu, birden çok faile sahip olarak düzenlenmiştir. Zira, Rüşvet Suçunda herhangi bir kişi olan fail rüşveti veren tarafta yer alırken kamu görevlisi olan fail rüşveti alan kişidir. Bundan mütevellit, rüşveti veren taraf için de alan taraf için de suçun oluştuğu kabul edilmektedir. Failleri tek tek incelemek gerekirse:

Rüşveti Alan Kamu Görevlisi Fail Bakımından; 765 Sayılı Kanunda devlet memuru tanımına girenler veya işbu kanunda sayılmasalar dahi özel kanunlar çerçevesinde devlet memuru sayıldıkları açıklanarak bazı sorumluluklar bakımından devlet memuru gibi cezalandırılacakları belirtilenler Rüşvet Suçunun rüşvet alan failleri taraşında sayılmaktadır. Buna göre, TCK’nın 252’nci maddesinin 1 ve 2’nci fıkralarında yer alan;

“(1) Görevinin ifasıyla ilgili bir işi yapması veya yapmaması için, doğrudan veya aracılar vasıtasıyla, bir kamu görevlisine veya göstereceği bir başka kişiye menfaat sağlayan kişi, dört yıldan on iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

  (2) Görevinin ifasıyla ilgili bir işi yapması veya yapmaması için, doğrudan veya aracılar vasıtasıyla, kendisine veya göstereceği bir başka kişiye menfaat sağlayan kamu görevlisi de birinci fıkrada belirtilen ceza ile cezalandırılır.” düzenlemesi ile rüşvet alan kamu görevlisi failin dört yıldan on iki yıla kadar hapis ile cezalandırılacağı kabul görmüştür.

Ancak aynı maddenin 8’inci fıkrasında suçun failinin kapsamı oldukça genişletilmiştir. Nitekim; kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, kamu kurum veya kuruluşlarının ya da kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının iştirakiyle kurulmuş şirketler, kamu kurum veya kuruluşlarının ya da kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının bünyesinde faaliyet icra eden vakıflar, kamu yararına çalışan dernekler, kooperatifler, halka açık anonim şirketlerle hukuki ilişki tesisinde veya devamında bu tüzel kişiler adına hareket eden gerçek kişilerin de görevinin gereklerine aykırı davranmak suretiyle yasa dışı yarar sağlaması durumunda rüşvet alma suçunun faili olacakları hüküm altına alınmıştır.

Rüşvet Suçunun korunan hukuki değeri gereğince, kişinin suçu işlediği esnada kamu görevlisi olması yeterli sayılıp sonradan bu sıfatı kaybetmesinin veyahut fiili mesai saatleri dışında iken işlemesinin suçun oluşumunda bir önem taşımayacağı dikkate alınmalıdır.

Rüşveti Veren Fail Bakımından; rüşvet veren kişi herhangi bir kişi olabilmektedir. Kanun maddesinde Rüşveti veren kişiye özgü bir tanım yapılmadığından kamu görevlisi de dahil herhangi bir gerçek yahut tüzel kişinin suçu işlemesi mümkün görülmektedir. Ancak, rüşvet veren kişinin kamu görevlisi olması halinde -diğer şartlar da gerçekleştiği takdirde- TCK’nın 266’ncı maddesi gereği cezanın artırımı söz konusu olacaktır.

3.1.2 Mağdur

Rüşvet Suçunda, rüşveti alan taraf da veren taraf da hür iradeleri ile suçu oluşturduklarından dolayı fail olarak kabul edilmekte iken suçun mağdurunun kim olacağı bu hususta önem arz etmektedir. Rüşvet Suçunun korunan hukuki değerinden de görüldüğü üzere, mevcut kamu idaresinin güvenilirliği ve istikrarının bozulmaması amacı ile hareket edildiğinden olası bir suç, toplumu zarara uğratacaktır. Sözün özü, Rüşvet Suçunun mağduru toplumu oluşturan herkes kabul edilmektedir.

3.1.3 Fiil

            Rüşvet Suçu iki taraflı incelendiğinde; kamu görevlisi açısından, görevinin gereklerine aykırı bir biçimde iş yapması veya yapmaması için karşısındaki kişiden rüşvet alması veya bu konuda onunla anlaşması iken rüşvet veren kişi açısından, kamu görevlisine işi yaptırabilmek veya yaptırmamak amacı ile rüşvet vermesi veya bu konuda onunla anlaşmasıdır.

Her ne kadar Rüşvet Suçunun, yararın sağlanması ile oluşacağı düşünülse de rüşvet anlaşmasının yapılması da suçun oluşumunda yeterli görülmektedir. Bundan dolayı, yarar sağlamanın yanı sıra anlaşmanın yapılması da suçun oluşumunda seçimli bir hareket olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak, bu noktada karıştırılmaması gereken bir husus vardır. TCK’nın 252’nci maddesinin 8’inci fıkrasında sayılan; kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, kamu kurum veya kuruluşlarının ya da kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının iştirakiyle kurulmuş şirketler, kamu kurum veya kuruluşlarının ya da kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının bünyesinde faaliyet icra eden vakıflar, kamu yararına çalışan dernekler, kooperatifler, halka açık anonim şirketleri temsil eden kişiler açısından Rüşvet Alma Suçunun oluşması esnasında rüşvet anlaşması başlı başına suçun oluşumunu sağlamamaktadır. Bu kişilerde, rüşvet anlaşması yapılmış fakat yarar henüz sağlanmamışsa fiilin teşebbüs aşamasında kaldığı kabul edilmektedir.

Fiil açısından bir başka husus ise iki tarafın suça ilişkin anlaşma sağlamamasına yöneliktir. TCK’nın 4’üncü maddesinden görüleceği üzere; “Kamu görevlisinin rüşvet talebinde bulunması ve fakat bunun kişi tarafından kabul edilmemesi ya da kişinin kamu görevlisine menfaat temini konusunda teklif veya vaatte bulunması ve fakat bunun kamu görevlisi tarafından kabul edilmemesi hâllerinde fail hakkında, birinci ve ikinci fıkra hükümlerine göre verilecek ceza yarı oranında indirilir.” düzenlemesi ile suçun tek taraflı irade ile gerçekleştirilmeye çalışıldığı ama diğer tarafın bunu kabul etmediği hallerde verilecek cezanın yarı oranda indirileceği hükme bağlanmıştır.

3.1.4 Rüşvetin Konusu: Yarar

Rüşvet Suçunda elde edilen yarar, maddi veya manevi hatta ve hatta cinsel nitelikte her türlü yarar olabilmektedir. Bu yarar yalnızca kamu görevlisinin kendisine değil, bilgisi dahilinde üçüncü bir kişiye de temin edilebilmektedir. Suç ile sağlanacak yararın, suç oluştuğunda derhal sağlanması gerekmemekte olup rüşvet anlaşması yapmak suretiyle de fiilin tamamlanmış sayılacağı sabittir.

3.1.5 Görev Suçu Olması

Rüşvet Suçunun oluşabilmesi için yapılması yahut yapılmaması istenen işin tamamıyla kamu görevlisinin görevine giren bir iş olması ve bu görevi usulüne uygun bir tarzda iktisap etmesi gerekmektedir. Dolayısıyla, kamu görevlisinin Rüşvet Suçunu oluşturduğu iddia edilen fiile dair herhangi bir görev ve yetkisinin bulunmaması suçun oluşumunu engelleyecektir. Ancak, kamu görevlisinin fiilinin tamamından sorumlu olması şart değildir. Kendi yetkisinin yanı sıra; izin, onay, denetim ve sair hususlarla tamamlanan işlerde de suçun oluştuğu kabul edilmektedir.

3.1.6 Rüşvet Anlaşması

TCK’nın 252’nci maddesinin 3’üncü fıkrası uyarınca; “Rüşvet konusunda anlaşmaya varılması halinde, suç tamamlanmış gibi cezaya hükmolunur.”. Kanun lafzı gereği, kamu görevlisine suçun oluşumu anında henüz yarar sağlanmamış olsa dahi yarar sağlanacağına dair rüşvet alan ile veren arasında hür iradeye dayanarak anlaşmaya varmış olmak suçun oluşumu açısından yeterlidir. Söz konusu anlaşma için her iki failin de yarar sağlama amacıyla hareket etmesi gerekmekte olup ayrıca bu teklifin ilk hangi taraftan geldiğinin bir önemi bulunmamaktadır.

Faillerden birinin rüşvet anlaşmasına, karşı tarafı suçüstü yakalatma amacıyla görünüşte rıza göstermesi dahi Rüşvet Suçunu oluşturmaktadır. Ancak, işbu halde taraflar arasında hür iradeden bahsedilemeyeceği için eylemin teşebbüs aşamasında kaldığı barizdir.

3.2. Manevi Unsurlar

Bir suçun manevi unsuru, failin suça konu eyleminde iradesini hukuka aykırı olarak sonuca yöneltmesidir. Bir başka söylemle; suçun kasten mi yoksa taksirle mi işlendiği sorusu, suçun manevi unsurunu oluşturmaktadır. Rüşvet Suçu da kasten işlenmesi mümkün olan suçlardandır. Zira, failler; suç işlediğinin bilincinde yani kasıtlı olarak eylemde bulunmaktadır.

Rüşvet Suçu Nasıl İspat Edilir?

Rüşvet Suçunun oluşumu için anlaşmanın yapıldığı veya rüşvetin failler arasında alınıp verildiği ispat edilmelidir. Ceza Hukukunun en önemli ilkelerinden olan ‘Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi’ gereği kesin ve şüpheye yer vermeyecek deliller neticesinde Rüşvet Suçunun oluştuğuna kanaat getirilmektedir. Aksi halde, delil yetersizliğinden failler hakkında beraat kararının verilmesi gerekmektedir. Bundan dolayı, suçu ispatlayacak delillerin hukuka uygun deliller olması büyük önem arz etmektedir. Ayrıca, Rüşvet Suçunda; yazılı delillerin yanı sıra, tanık delillerinden de faydalanmak mümkündür.

Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 05.11.2015 tarihli, 2013/9867E. ve 2015/15928K. sayılı kararından da görüldüğü üzere; “İletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınmasının düzenlendiği CMK’nın 135 ve teknik araçlarla izlemenin düzenlendiği aynı Yasanın 140. maddelerinde sayılan katalog suçlardan birinin işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması ve başka suretle delil elde edilememesi halinde şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişiminin tespit edilebileceğinin, dinlenebileceğinin, kayda alınabileceğinin ve sinyal bilgilerinin değerlendirilebileceğinin, yine kamuya açık yerlerdeki faaliyetleri ve işyerinin teknik araçlarla izlenebileceğinin, ses ve görüntünün kayda alınabileceğinin hükme bağlandığı ve bu kararın hakim, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet Savcısı tarafından verileceği, Savcı tarafından verilen kararların da yirmi dört saat içinde hakim onayına sunulacağının belirtildiği, somut olayda ise, sanıklardan Fatma tarafından kayda alınan konuşmaların yasayla düzenlenen usul ve esaslara uyulmadan elde edildiği, yetkisiz kişilerce elde edilen bu kayıt ve bulguların bir suça ilişkin de olsa hukuka aykırı delil niteliği taşıdığı, Anayasa’nın 38. maddesindeki “kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular delil olarak kabul edilemez”, CMK’nın 206/2-a bendindeki “delil kanuna aykırı olarak elde edilmişse reddolunur.” ve aynı Kanunun 217/2. maddesindeki “yüklenen suç hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilir” hükümleri nazara alındığında hukuka aykırı olarak elde edilmiş ses kayıtlarının soruşturma veya kovuşturma sırasında kullanılamayacağı, mahkumiyet hükmüne ispat aracı olamayacağı, diğer taraftan sanıklardan Fatma tarafından kayda alınan konuşmaların, olayın ortaya çıkmasından 4 ilâ 8 ay öncesine ait olduğunun anlaşıldığı, dolayısıyla sanığın ya da temsilcisi olduğu firma yetkililerinin yetkili makamlara başvurma imkanları olduğu ve bunun zorunlu bulunduğunu bildikleri veya bilmeleri gerektiği halde buna aykırı şekilde bizzat adı geçen sanığın elde ettiği ses kayıtlarının hukuka uygun kanıt olarak kabulünün mümkün olmadığı, kaldı ki bahse konu ses kaydının ani gelişen ve bir daha elde edilme imkanı bulunmayan kanıt niteliğinde de sayılamayacağı, keza rüşvetin bir karşılaşma ve çok failli suçlardan olduğu, hukuka aykırı olarak elde edilen delil dışlandığında ve soyut iddia haricinde sanıkların üzerlerine atılı rüşvet alma ve verme suçlarını işlediklerine dair mahkumiyetlerine yeterli, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delilin dosya kapsamında bulunmadığı” yönünde kanaate varılmıştır. Nitekim, suçun ispatına yönelik her türlü hukuki delilin bir an önce kullanılması gerektiği dikkate alınmalıdır.

Özel Sektörde Rüşvet Suçu

TCK’nın 252’nci maddesinin 8’inci fıkrasında sayılan; kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, kamu kurum veya kuruluşlarının ya da kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının iştirakiyle kurulmuş şirketler, kamu kurum veya kuruluşlarının ya da kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının bünyesinde faaliyet icra eden vakıflar, kamu yararına çalışan dernekler, kooperatifler, halka açık anonim şirketler açısından da Rüşvet Suçu düzenlenmiştir. Zira; özel olarak sayılan bu şirket ve kurumlar genel olarak kamusal değer yaratmayı amaçlayan faaliyetlerde bulunduğundan temsilcilerinin de kamu görevlisi olup olmadığına bakılmaksızın Rüşvet Suçunun işlenip işlenmediği araştırılmaktadır.

Rüşvet Suçunda Etkin Pişmanlık

TCK’nın 254’üncü maddesinde Rüşvet Suçunda etkin pişmanlık hali şu şekilde düzenlenmiştir: “(1) (Değişik: 2/7/2012-6352/88 md.) Rüşvet alan kişinin, durum resmi makamlarca öğrenilmeden önce, rüşvet konusu şeyi soruşturmaya yetkili makamlara aynen teslim etmesi halinde, hakkında rüşvet suçundan dolayı cezaya hükmolunmaz. Rüşvet alma konusunda başkasıyla anlaşan kamu görevlisinin durum resmi makamlarca öğrenilmeden önce durumu yetkili makamlara haber vermesi halinde de hakkında bu suçtan dolayı cezaya hükmolunmaz.

(2) (Değişik: 2/7/2012-6352/88 md.) Rüşvet veren veya bu konuda kamu görevlisiyle anlaşmaya varan kişinin, durum resmi makamlarca öğrenilmeden önce, pişmanlık duyarak durumdan yetkili makamları haberdar etmesi halinde, hakkında rüşvet suçundan dolayı cezaya hükmolunmaz.

(3) (Değişik: 2/7/2012-6352/88 md.) Rüşvet suçuna iştirak eden diğer kişilerin, durum resmi makamlarca öğrenilmeden önce, pişmanlık duyarak durumdan yetkili makamları haberdar etmesi halinde, hakkında bu suçtan dolayı cezaya hükmolunmaz.

(4) (Ek: 26/6/2009 – 5918/4 md.) Bu madde hükümleri, yabancı kamu görevlilerine rüşvet veren kişilere uygulanmaz.”

 

Buna göre; rüşvet suçunu işleyen faillerin etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanabilmesi için, hakkında henüz bu suçtan dolayı soruşturma yahut kovuşturmaya başlanmamış olması gerekmektedir. Hiçbir etki altında kalmadan, kendi iradesi ile pişmanlık duyan kamu görevlisi veya kişi yetkili makama haber vermesi ve rüşvete konu olan yararı aynen teslim etmesi yahut iade alması suretiyle etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanması söz konusu olacak ve hakkında bir cezaya hükmolunmayacaktır. Tekrardan belirtmek gerekir ki; etkin pişmanlıktan yararlanabilmek için kişi hakkında bu suçtan dolayı hiçbir soruşturma veya kovuşturma aşamasının başlamamış olması gerekmektedir. Aksi takdirde; pişmanlığın gerçek iradeye dayanmadığı ve stratejik bir hal aldığı kabul edilmektedir.

Rüşvet Suçunun Teşebbüs Aşamasında Kalması

Bir suçun teşebbüs aşamasında kalabilmesi için failin, işlemeyi amaçladığı bir suç için icraya başlayıp sonradan elinde olmayan sebeplerle tamamlayamaması gerekmektedir. Rüşvet Suçunun teşebbüs aşamasında kalma hali de 252’nci maddenin 4’üncü fıkrasında açıkça düzenlenmiştir. Buna göre; “Kamu görevlisinin rüşvet talebinde bulunması ve fakat bunun kişi tarafından kabul edilmemesi ya da kişinin kamu görevlisine menfaat temini konusunda teklif veya vaatte bulunması ve fakat bunun kamu görevlisi tarafından kabul edilmemesi hâllerinde fail hakkında, birinci ve ikinci fıkra hükümlerine göre verilecek ceza yarı oranında indirilir.” düzenlemesi ile herhangi bir kişinin kamu görevlisine yarar teklif veya vaatte bulunmasına karşın kamu görevlisinin bunu kabul etmemesi sonucu kişi hakkında yarı oranında cezanın uygulanacağı açıklanmıştır.

Rüşvet Suçunda İçtima

Rüşvet veren taraf ile rüşveti alan taraf her defasında aynı suçu işleme maksadıyla farklı tarihlerde aynı kişilere yönelik suçu işlemekte iseler TCK’nın 43’üncü maddesinin 1’inci fıkrasında yer alan zincirleme suçun meydana geldiği kabul edilmekte ve bu hükümler uygulanmaktadır. Zira; “(1) Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır.”.

           Eğer, tek fiil ile farklı işlem şeklinde birden fazla kişiye rüşvet verme veya alma eylemi gerçekleşiyor ise bu defa TCK’nın 43’üncü maddesinin 2’nci fıkrasından bahsetmek gerekmektedir. Zira; “(2) Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır.”.

            Dikkat etmekte fayda vardır ki; kamu görevlisinin rüşveti alması ile ayrıca görevi kötüye kullanma suçunun oluşacağı söylenemez. Çünkü, Rüşveti Alma Suçu; görevi kötüye kullanma suçunun özel nitelikli halleri arasında yer aldığından ayrıca değerlendirilmesi mümkün olmayacaktır.

Rüşvet Suçunun Yaptırımı

Rüşvet Suçuna ilişkin, gerçek kişiler açısından kanunda öngörülen ceza 4 yıldan 12 yıla kadar hapis cezasıdır. Buna karşılık, tüzel kişiler hakkında ceza verilmesi bahse konu olmayıp TCK’nın 253’üncü maddesine göre; “Rüşvet suçunun işlenmesi suretiyle yararına haksız menfaat sağlanan tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.” şeklinde güvenlik tedbirlerinin uygulanacağı kabul edilmektedir.

Devletin Çeşitli Kurumlarında Rüşvet Suçunun Katalog Suç Şeklinde Yer Alması

10.1. Devlet Memurları Kanununda Rüşvet Suçu

            657 Sayılı Devlet Memurları Kanunun 2’nci Bölümünde yer alan 48’inci maddenin ‘Devlet memurluğuna alınacaklarda genel ve özel şartlar aranır’ hususu dikkate alındığında 5’inci fıkrada; “(Değişik: 23/1/2008 – 5728/317 md.) Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, (…)(1) zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak.” şeklinde yer alan katalog suçlar arasında Rüşvet Suçu da açıkça bulunmaktadır.

10.2. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Personel Kanununda Rüşvet Suçu

926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Personel Kanunu “Cezaları ertelenmiş, seçenek yaptırımlardan birisine çevrilmiş, haklarında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş, genel veya özel af kanunları kapsamına girmiş, hükümlülüklerine ilişkin kayıtları adlî sicilden çıkarılmış olsalar bile; Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlar ile basit ve nitelikli zimmet, irtikâp, iftira, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, yalan yere tanıklık, yalan yere yemin, suç uydurmak, cinsel saldırı, cinsel taciz, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakmak, fuhuş, gayri tabii mukarenet, hileli iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyet kırıcı suçlar ile kaçakçılık, resmî ihale ve alım ve satımlara fesat karıştırma suçlarından birisinden mahkûm olanlar Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilişikleri kesilir” şeklinde yer alan katalog suçlar arasında Rüşvet Suçu da Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilişiğin kesilmesi şartları arasında açıkça yer almaktadır.

 

10.3. Türk Silahlı Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında Kanunda Rüşvet Suçu

4678 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında Kanun yer alan kanunun 4’üncü maddesine göre de; “Devletin güvenliğine karşı işlenen suçlar, halkı askerlikten soğutmak, Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama ile zimmet, irtikap, iftira, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, yalan tanıklık, yalan yere yemin, suç uydurma, cinsel saldırı, cinsel taciz, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakmak, fuhuş, gayri tabii mukarenet, hileli iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyet kırıcı suçlar ile kaçakçılık, ihaleye fesat karıştırma, devlet sırlarını açığa vurma suçlarından birisinden mahkum olmamak.” hükmü, sözleşmeli subaylık için genel olarak belirtilen niteliklerde karşımıza Rüşvet Suçu da çıkmaktadır.

 

10.4. Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanununda Rüşvet Suçu

6191 Sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanununun 3’üncü maddesinde yer aldığı üzere; “Devletin güvenliğine karşı işlenen suçlar, halkı askerlikten soğutmak, Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama ile zimmet, irtikâp, iftira, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, yalan tanıklık, yalan yere yemin, suç uydurma, cinsel saldırı, cinsel taciz, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakmak, fuhuş, gayri tabii mukarenet, hileli iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyet kırıcı suçlar ile kaçakçılık, ihaleye fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma suçlarından birisinden mahkum olmamak.” hükmü, ceza hukuku alanında işlenen bir suçun idari yansıması olarak açıkça görülmektedir.

 

10.5. Uzman Erbaş Kanununda Rüşvet Suçu

Aynı şekilde işbu kanunun da; “Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlar ile basit ve nitelikli zimmet, irtikâp, iftira, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, yalan yere tanıklık, yalan yere yemin, cürüm tasniî, ırza geçmek, sarkıntılık, kız, kadın veya erkek kaçırmak, fuhşiyata tahrik, gayri tabiî mukarenet, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyeti kırıcı suçlar ile istimal ve istihlâk kaçakçılığı hariç kaçakçılık, resmî ihale ve alım ve satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma, firar, amir veya üste fiilen taarruz, emre itaatsizlikte ısrar, üste hakaret, mukavemet, fesat, isyan suçlarından dolayı mahkûm olanların sözleşmeleri feshedilmek suretiyle” Türk Silahlı Kuvvetler ile ilişiğinin kesilmesine neden olacaktır.

Rüşvet Suçunda Zamanaşımı

Türk Ceza Kanununda bazı suçlar, şikâyete tabi iken bazıları ise resen araştırılır. Rüşvet Suçu şikâyete bağlı olmadığından dolayı ilgili merciler tarafından suç öğrenildiği takdirde soruşturma aşamasına başlanılacaktır. Şikâyete tabi olmayan Rüşvet Suçunun dava zamanaşımı süresi ise 15 yıldır.

Rüşvet Suçu ile İrtikap Suçu Arasındaki Farklar

            Rüşvet Suçunda, suç işleme eğilimi iki taraflı olduğundan hem rüşvet alan hem de rüşvet veren fail konumunda olup cezalandırılır. Ancak; İrtikap Suçunda mağdur, kendisi iradesi ile hareket etmemekte, yanılma yahut istemediği halde kabul etme eğilimi göstermekte olup yalnızca kamu görevlisinin fail olduğu hal söz konusudur. Bunun yanı sıra; İrtikap Suçunu yalnızca kamu görevlileri işleyebilirken rüşvet suçu herkes tarafından hatta tüzel kişiler tarafından dahi işlenebilmektedir. İrtikap Suçunda mağdurun ekonomik durumuna göre suçun daha az cezayı gerektiren nitelikli hali düzenlenmişken Rüşvet Suçunda menfaatin değeri ayrıca önem arz etmektedir. Ayrıca; Rüşvet Suçunda etkin pişmanlık hükümleri uygulanmaktayken İrtikap Suçunda Etkin Pişmanlık düzenlenmemiştir.

Rüşvet Suçu ile Zimmet Suçu Arasındaki Farklar

            Rüşvet Suçu ile Zimmet Suçu, kamu görevlisinin söz konusu fiili sonucu sağlamış olduğu yararın kime ait olduğu konusunda farklılık göstermektedir. Rüşvet suçu; bir kamu görevlisinin yalnızca görevinin ifası ile ilgili bir işi yapması veya yapmaması için herhangi bir kişi tarafından yasadışı yollarla kendisine yahut göstereceği başka bir kişiye menfaat sağlaması durumunda karşımıza çıkarken Zimmet Suçunda kamu görevlisi; doğrudan devlete ait bir malda, parada, hizmette ve sair konuda yarar elde etme gayesindedir.

Rüşvet Suçu ile Görevi Kötüye Kullanma Suçu Arasındaki Farklar

Rüşvet Suçu, Görevi Kötüye Kullanma Suçunun özel bir şekli olarak karşımıza çıkmaktadır. Görevi Kötüye Kullanma Suçu genel anlamı ile; kamu görevlisinin görev tanımına aykırı hareket etmesini ifade etmekte ve birçok farklı eylemle işlenebilmektedir. Özellikle, bir olayda rüşvet anlaşmasının yapıldığı belirlenemiyor ise işbu halde Rüşvet Suçunun söz konusu olmadığı, diğer unsurların da bulunması koşulu ile Görevi Kötüye Kullanma Suçundan bahsedilebileceği değerlendirilmelidir.

 Rüşvet Suçuna İlişkin Yargıtay Kararları

Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 18.06.2015 tarihli, 2013/9757E. ve 2015/12729K. sayılı kararına göre; “…sayılı dosyalarında taraf sıfatı bulunan sanığın, adliyede tek hakim olarak tüm mahkemelere müstemirren bakmakla görevli katılanın odasına girip duruşma gününü sorduktan sonra masanın üzerine içinde 1.000 TL para bulunan sarı zarf bıraktığı, katılanın ne olduğunu sorması üzerine “bir şey değil yemek falan yersiniz dediği” somut olayda 5237 sayılı TCK’nın 6352 sayılı Kanunla değişiklik yapılmadan önceki 252/3. maddesinde rüşvetin bir kamu görevlisinin görevinin gereklerine aykırı olarak bir işi yapması veya yapmaması için kişiyle varılan anlaşma çerçevesinde bir yarar sağlaması olarak tanımlanmış olduğu da nazara alındığında, sanığın sözlerinin tarafı olduğu davaların lehine sonuçlanması amacına yönelik ve kamu görevlisinin görevinin gereklerine aykırı olarak bir işi yapmasını veya yapmamasını temin maksadıyla para teklifi boyutuna varmadığı, ancak sanığın söz ve davranışlarının kamu görevlisinin şeref ve saygınlığına saldırı niteliğinde olması sebebiyle kamu görevlisine hakaret suçunu oluşturacağı gözetilmeksizin, yazılı şekilde hüküm kurulması,” yönünde karara varılmıştır.

Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 29.09.2020 tarihli, 2016/8949E. ve 2020/12419K. sayılı kararına göre; “Anayasanın 141, 5271 sayılı CMK’nın 34, 230 ve 289/1-g maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının; herkesi tatmin edecek, Yargıtay denetimine olanak verecek biçimde olması, Yargıtayın gerekçelerde tutarlılık denetimi yapması ve bu açılardan mantıksal ve hukuksal bütünlüğün sağlanması için kararın dayandığı tüm verilerin ve değerlendirmelerin açık olarak gerekçeye yansıtılması ilkelerine uyulması gerektiği, yine 5237 sayılı TCK’nın 252/2. maddesinde “görevinin ifasıyla ilgili bir işi yapması veya yapmaması için, doğrudan veya aracılar vasıtasıyla, kendisine veya göstereceği bir başka kişiye menfaat sağlayan kamu görevlisi de birinci fıkrada belirtilen ceza ile cezalandırılır” denildiği, rüşvet suçunun oluşabilmesi için failin görevine giren bir iş olması ve rüşvet sonucu istenilen belirli eylem ile failin görevi arasında mutlak bir bağın varlığının bulunması gerektiği gözetildiğinde; bütün deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle görevinin gereklerine aykırı olarak hangi iş ve eylemi nedeniyle, ne kadar para verildiği ve alındığı ya da rüşvet anlaşmasının gerçekleşip gerçekleşmediği, rüşvet sonucu istenilen belirli eylemin kamu görevlisi sanığın görevinin ifası kapsamında bulunup bulunmadığı da karar yerinde denetime imkan verecek biçimde gerekçeleriyle gösterilerek sanıkların hukuki durumlarının ayrı ayrı takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden ”Sanık …’in sanık …’den görev yaptığı karakolda yaptıracağı işlerden dolayı 2.500,00 TL para istediği, sanık …’nin bu parayı sanık …’e nakit olarak elden teslim ettiği, karşılığında herhangi bir belge almadığı, bu esnada taraflar arasında görüşmelerin devam ettiği, sanık …’in bu kez kişisel borçları için sanık …’den 20.000,00 TL para istediği, karşılıklı anlaşma ile para miktarının 10.000,00 TL’ye indirilip bir kısmının peşin verilmesi konusunda uzlaşıldığı, bu sırada sanık …’in sürekli olarak sanık …’yi parayı vermesi konusunda sıkıştırdığı, sanık …’nin de kendisinden sürekli para istenmesi nedeniyle olayı yetkililere bildirmeye karar vererek jandarma istihbarat görevlilerine durumu bildirdiği, olayın teknik takibe alındığı, sanık …’nin sanık …’in iş yeri olan karakola giderek seri numaraları belirlenmiş 4.000,00 TL parayı sanık …’e verdiği, para teslimi ve taraflar arasındaki konuşmaların dosyamızda mevcut 25/11/2013 tarihli CD çözümüne dair bilirkişi raporu ile de sabit olduğu, sanık …’in savunmasında para alışverişini doğruladığı, ancak borç olarak aldığını beyan ettiği..” şeklindeki yasal ve yeterli olmayan gerekçeyle rüşvet alma ve rüşvet verme suçlarından yazılı şekilde hükümler kurulması,” yönünde karara varılmıştır.

 

SONUÇ OLARAK; Rüşvet ile suçlanan bir kişinin, yasal haklarının ve savunmalarının hukuka uygun ve en iyi şekilde korunabilmesi maksadıyla bir avukatla çalışması büyük önem arz etmektedir. Eğer siz de böyle bir suçlama ile karşı karşıya iseniz en yakın zamanda bir avukat desteği almanızı tavsiye ederiz.

Stj. Av. Naz UYANIK

Memur Davalarına Bakan Avukatlar Ankara, Polis Davalarına Bakan Avukatlar, Kamu Davalarına Bakan Avukatlar, Ankara İdari Dava Avukatları, Ankara İdari Dava Avukatı, İhraç Davalarına Bakan Avukatlar Memur Avukatı Ankara, Memur Suçları Avukatı, Ankara İdari Dava Avukatı
Whatsapp Hattı
Bize Ulaşın